Sorularla Tasavvuf Dervişlerin Halleri Ariflerden İnciler Manevi Gündem Hizmet - Denge Gönül Mekanları
2016-03-03 16:54:59 Yönetici 0 Yorum

‘HİZMETİ ALLAH’IN SEÇTİKLERİ YAPAR’

Şirazesi kopmuş kitap sayfaları gibi…

Üç yıl önce… Konya’dayım yine… 

“Sıradan bir gün” diyordu gönlüm. Seyda Hazretlerinin ziyaretindeyiz. Bahar gelmiş, Camiinin etrafına, yıllar önce Seyda Hazretlerinin dikmiş olduğu ağaç fidanları, şimdi birer servi boylu güzeller olmuşlar. Baharın haberini herkese anlatmak istercesine, çiçeklerini cömertçe açmışlar ve olabildiğince kokularını sofilerin üzerine salıveriyorlardı…

Caminin önü, yanı her taraf insan dolu. Her köşede birkaç kişi oturmuş sohbet muhabbet ediyor, ellerindeki plastik bardaklardaki çaylardan yudum yudum içerken, aslında her yudumda bir muhabbet ve aşk içiyorlardı sanki. Bazıları, etraflarına şaşkın şaşkın bakınıyor, belli ki buraya ilk defa geliyorlar. 

Etrafı gezinirken, sadece birkaç dakika sonra onların da bir köşede birkaç kişi ile muhabbete daldıklarını ve ilk defa burada karşılaştıkları insanlarla, sanki yıllardır candan dost gibi sohbet ettiklerini görüyordunuz. 

Allah Dostunu sevmek, evliyaya muhabbet bu idi demek ki! Onların bütün insanlara sevgi ile bakmaları, bütün insanların sevgi ile dolmasına sebep oluyordu. Burası gönüllerin aşk ile harman edildiği bir yer… 

Yalnızların dost bulduğu, kederlilerin derman bulduğu bir ocak. Sahabeden günümüze kadar süre gelen bu muhabbet anaforu, her gün yüzlerce kişiyi daha arasına katıyor ve buralardan yayılan muhabbet, sevgi ve kardeşlik kokuları, âlemi sarıyor.

Daha dün hazan olmuş gönüller, bu gün baharı nasılda çabucak yakalayabiliyorlardı.

Seyda Hazretleri gibi Allah Dostlarının, insanlara duyduğu sevgi ve muhabbet, hepimizi değiştiriyor ve adeta gönüllerimiz yeniden inşa ediyordu. Dün, tutkalı kurumuş ve şirazesi kopmuş kitap sayfaları gibi etrafa serpilmiş olan bizler, bu gün muhabbet deryasında kulaç atar olmuştuk.

“Seyda Hazretleri sizi çağırıyor!” diyen bir sesle irkildim. Yanımıza gelen sofi, bize bakıyor ve söylediği sözün tepkisini bekliyordu. Üç kişiyi işaret etti, beraberce hızlı adımlarla hane-i saadetin yolunu tuttuk. İçimizdeki heyecan, bacaklarımızın titremesine sebep oluyordu buna rağmen, hızlı adımlarla merdivenleri çıktık, gösterilen odaya girdik. Seyda Hazretleri oturuyordu.

“Oturun, oturun.” diyerek, bize yer gösterdi. Oturduk…

Hizmet sofrası ve hizmet fırsatı

“Hizmet Allah-u Zülcelal’in bizler için kurmuş olduğu bir sofradır. Ancak onun davet ettikleri ve seçtikleri, bu hizmet sofrasından faydalanabileceklerdir. Düşünün büyük bir padişah bir sofra hazırlasa ve dese ki “Bu sofraya sadece benim seçtiklerim ve davet ettiklerim oturabilecekler.” diye emir verse o sofraya oturabilenler nasıl sevinir ve kendilerini nasıl şanslı hissederler. İşte, bu gün Sâdât-ı Kiram’ın bizim önümüze koymuş oldukları hizmet fırsatı da aynen böyledir.”

Seyda Hazretleri bu sözleri konuşurken, divanda bulunan birkaç kişi, gözlerimizdeki yaşlara engel olamıyorduk. Seyda Hazretleri başlatmış olduğu hizmet seferberliğini ilan ediyor ve artık her şeyin farklı olacağı haberini veriyordu bizlere. Sanki bütün insanlığı sırtında cennete taşımak istiyordu. O sırada, odada esen manevi rüzgârı, hepimiz iliklerimize kadar hissediyorduk.

Odanın içinde dolaşan ve ta yüreklerimize işleyen nisbet kokuları, bizi adeta kendimizden geçiriyordu. Şimdi anlıyordum, “Bir nazarda halden hale koyarlar.” sözünün manasını! …

Seyda Hazretlerinin her sözü ve nazarıyla halden hale giriyor, kendimizden geçiyorduk adeta. Yıllar öncesi gözlerimin önünden geçiyordu...
Seyda Hazretlerinin burada ilk yılı... Memleketimizden çıkarak yanına gelmiş ve kapısına bende olmaya karar vermiştik. Daha o zaman: “Manevi irşad çok önemlidir ama aynı zamanda zahiri irşad da yapmak lazım. İnsanların akıllarının da irşad edilmesi lazım, bunun için de hizmet etmemiz lazım, nefesimizin sonuna kadar hem de.” diye buyurmuştu. O zaman bunu anlamak için çok erkendi ama bugünkü konuşmalarını duyduğum anda, o güne geri gitmiştim.

Mürşidle hemdem olmak

Bir derviş, mürşidi ile kayıkla bir nehirden karşı karşıya geçiyormuş. Bir anda mürşidi dervişe dönmüş: “Hele de bakalım derviş, yumurta sever misin?” diye sormuş. Derviş: “Severim Sultanım” demiş. Mürşid susmuş.

Aradan yedi yıl geçmiş; aynı mürşid ve derviş, yine sandalla nehirden karşıya geçerken, mürşid birden dervişe dönmüş: “De bakalım derviş nasıl seversin?” diye sormuş. Derviş, hiç düşünmeden: “Rafadan severim Sultanım” demiş. Rabıtadan hiç çıkmamak, mürşidi ile ünsiyetini hiç bozmamak bu olsa gerekti. O derviş kadar olamazdım ama Sultanımın meramının yıllar öncesinden aşikâr olduğunu anlamıştım.
Seyda Hazretleri uzu uzun anlattı, hizmetin nimetlerini ve Sâdât-ı Kiram’ın nasıl hizmet ettiklerini... Sonra bize döndü: 

“Bundan sonra aklınıza bir şey geldiğinde, hemen not alacaksınız, bazen insanın aklına güzel şeyler geliyor; onları yazmıyor ama sonra unutuyor. Ben, bazen geceleri aklıma gelen bir şey oluyor, hizmetle alakalı, kendi kendime diyorum “Şu hizmeti şöyle yapmak lazım” hemen onu bir kâğıda yazıyorum, sizler de öyle yapacaksınız, aklınıza bir hizmet geldiğinde, onu hemen yazacaksınız, burada konuşacağız ve istişare edeceğiz. Bakacağız, güzel bir şeydir, hemen hep beraber uygulayacağız…”

Geceler boyu ümmetin sıkıntılarına, affına dua için uyumayan Sultanım, Allah yoluna hizmet yüzünden de uykusu olmayan gecelerde yaşıyordu. Bizler sadece nefsimizin hesaplarını ve geleceğe ait dünyevi planlarımızın hesaplarını yapmaya çalışırken o, sadece Allah yolunda bir nebze daha nasıl faydalı şeyler yapabiliriz ve insanların kurtuluşu için nasıl çareler bulabiliriz, onun telaşı ve endişesi içinde idi.

“Kendimden utanmaya bile utanıyorum”

“Kendimden utanmaya bile utanıyorum” dedim, kendi kendime... Seyda Hazretleri bizlere, belki de ömrümüzde bir daha ulaşmamız mümkün olmayan ufuklar açıyordu.

“Bir insan bir dünyayı değiştirebilir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, tek başına başlattı bu İslam hizmetini ama Allah’ın inayeti ile yılmadı, yorulmadı, usanmadı, devamlı olarak onun endişesini duydu. İslam yoluna nasıl bir fayda sağlarım diye, gece gündüz ızdırap çekti. Bizler de ızdırap çekeceğiz, üzüleceğiz. ‘Allah’ın yolunda, daha neler yapabiliriz?’ diye, devamlı düşünecek ve yeteri kadar hizmet yapamadığımız için üzüleceğiz ki Allah’ın inayeti bizlere de ulaşsın. Ben inanıyorum, böyle yaparsak Allah bize yardım edecek ve bu hizmetler, yarın çok daha büyük olacak ve daha büyük şeyler konuşacağız. İnanıyorum ki diğer insanlar; ‘Bunlar bu hizmeti nasıl başardılar? Diye, bizleri örnek alacaklar.”



“İyice anladınız mı dediklerimi?” diye sorduğunda, aniden odada esen rüzgârın kesildiğini hissettim. Seyda Hazretleri konuşurken, adeta her sözü ile odanın içinde bizleri okşayan ve ta kalplerimizi titreten bir rüzgâr esiyordu. Kendini, rüzgâra bırakan yelkenliler gibi bir o yana, bir bu yana salınıp duruyorduk. Bir anda rüzgâr kesilmiş, çağlayandan durgun sulara düşen balıklar gibi olmuştuk. “Anladık Sultanım” dedik.

“Dediklerimi iyice anlayın, arkadaşlarınıza da anlatın ve hep beraber, birlik beraberlik içinde hizmete başlayın. Bundan sonra, buraya her gelişinizde, sizler de bir hizmet projesi ile geleceksiniz, boş durmayacağız. Devamlı olarak düşünecek, fikirler üretecek ve ‘Allah’ın yoluna daha nasıl hizmet edebiliriz?’ bunun telaşını, içimizde hep tutacağız.”

“Hareketli olacağız devamlı hareket edeceğiz, Arapların güzel bir atasözü vardır; ‘Hareket varsa bereket olur’ der. Biz ne kadar hareketli olursak inşaallah, Allah-u Zülcelâl bereket verecek ve hizmetlerimiz büyüyecek.” diye buyurdu. Susmuştu ve bunu fırsat bilerek, cesaretimi toplayarak;

“Sultanım ben bir rüya gördüm, müsaadenizle anlatabilir miyim?” dedim. Seyda Hazretleri şefkat ve tebessümle bana döndü: “Hayır olur inşaallah, anlat.” dedi.

“Rüyamda Uhud Dağı’nın üzerindeyiz. Uhud Dağı’ndan aşağı baktığımızda, Sahabeleri görüyoruz; cihaddan dönmüşler ve ganimetleri paylaşıyorlar. Bizler de onlara heveslenerek bakıyoruz. Sonra kendi kendimize ‘Ne güzel! Sahabeler, Resulullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizle ganimet paylaşıyorlar, bizlere böyle nimetler nasip olmadı.’ diye üzülüyoruz. O sırada Sultanımız: ‘Bu tarafa bakın!’ diyor. Bizler, dağın diğer tarafına baktığımızda, orada da sofilerin ganimet paylaştıklarını görüyoruz. Sultanımız bize hitaben; ‘Bunlar da hizmet eden kimselerin ganimetleridir ve Allah’ın izni ile Sahabelerinki ile aynıdır.’ buyuruyor.”

Hizmet edenler hep kazanacaklar

Seyda Hazretleri bir müddet sustu. “Allah’ın izni ile hizmet işte öyledir. Dün, nasıl Sahabeler, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem ile Allah yolunda hizmet ettiler ve mücadele ettiler. Ve Allah-u Zülcelâl hem maddi olarak hem manevi olarak onları ganimetlerle doyurdu ise bu gün, Allah yolunda hizmet edenlere de Allah-u Zülcelâl, hem maddi hem de manevi olarak ganimetler vermektedir. Sahabeler, Allah yolunda ne kadar fedakârdılar ve ne kadar samimi idiler. Bizler de inşaallah, onlara mutabaat eder (uyar), denizden bir damla kadar dahi olsa onların izinden gidebilirsek inşaallah, biz de onlar gibi nimetlere kavuşacağız.” buyurdu.

Odanın içinde, yine meltem yeli esiyordu. Ömrünü Allah-u Zülcelâl'in yoluna hizmet etmeye adamış, sevgi, muhabbet ve şefkatle insanları kucaklamış olan Seyda Hazretleri ile aynı odada olmak bile, bizi manevi olarak sarhoş ediyordu.

“Şimdi bir de ben size rüyamı anlatayım.” dedi. Yüreklerimiz pır pır etmeye başlamıştı… 

Gözlerimizdeki yaşları birbirimizden gizlemeye gerek duymuyorduk artık. Kanadı kırılan serçe kuşu gibi inleyen ruhlarımız, Seyda Hazretlerinin nazarı ve sohbeti ile artık kendini uçmaya hazır hissediyordu. Biz artık, biz olmaktan kurtulmaya mı başlamıştık acaba? …

Bir Allah dostu: “Kendinden kurtulan, dosta kavuşur” buyurmuş. Bu gün dosta kavuşma anı mıydı? Firakın sona erip vuslatın başlangıcı, bu gün müydü? Ya da asıl süluk şimdi başlıyordu da biz mi farkında değildik?

Olsun ne olursa olsun. Onunla beraber olmak ve onun yanında, Allah yoluna hizmet etmek gibi bir bahtiyarlığı, Allah bizlere nasip etmişti ya. 

“Artık ölsem de gam yok” dedikleri, işte tam da bu olsa gerek.

Seyda Hazretleri rüyasını anlatmaya başladı…
(Devamı, inşaallah gelecek sayıda)

AHMET ÖZ

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize