KANAAT EHLİ İHTİYAR BİR ADAM
2016-03-23 14:21:44 Yönetici 0 Yorum

KANAAT EHLİ İHTİYAR BİR ADAM

Bir iftar vakti, bir fırının kapısına, siması her gözün göremeyeceği bir asalet taşıyan, güngörmüş bir zat gelmişti. Kalabalık dağıldıktan sonra fırıncıya: - Evladım, bugün nafakamı çıkaramadım. Ecel gelmezse yarın ödemek üzere bana bir çeyrek ekmek verir misiniz? Dedi. Sesi titremiş, çehresi kızarmıştı. Fırıncı: - Ne demek baba; sana çeyrek değil bir bütün ekmek vereyim. Helal olsun, paraya da lüzum yok, dediyse de o garip şahıs: - Hayır yavrum, dörtte biri kafî... Belki üç yoksul daha gelir. Hem ancak dörtte biri kadar yüzümü kızartabiliyorum. Fazlasına tahammül edemem. Dörtte birini almak için de şartım, yarın borcumu takdim etmektir” dedi. Fırıncı şaşkın bir... Devamını oku
MAHLûKATA HİZMET
2016-03-23 14:21:12 Yönetici 0 Yorum

MAHLûKATA HİZMET

Bir kedicik ile… İstanbul Aksaray'daki Valide Camii'ni yaptırmış olan Pertevniyal Valide Sultan vefat ettiğinde, kendisini salih bir kimse rüyasında güzel bir makamda gördü ve sordu: - Yaptırdığın mabed dolayısıyla mı Allah seni bu makama yükseltti? Pertevniyal Valide Sultan: - Hayır, dedi. O salih zat şaşırarak: - O halde hangi amelinle bu mertebeye ulaştın? diye sordu. Valide Sultan şu ibretli cevabı verdi: - Çok yağmurlu bir havaydı. Eyüb Sultan Camii'ne ziyarete gidiyorduk. Yol üzerinde kaldırım kenarında oluşan su birikintisi içinde cılız bir kedi yavrusunun çırpındığını gördüm. Faytonu durdurdum; yanımdaki bacıya: - Git, şu kediciği al; yoksa zavallı boğulacak, dedim. Bacı... Devamını oku
‘ZİNCİR İLE GELENİ BÖYLE AĞIRLARLAR…’
2016-03-23 14:20:27 Yönetici 0 Yorum

‘ZİNCİR İLE GELENİ BÖYLE AĞIRLARLAR…’

“Şartlara teslim olmazsan, şartlar değişir, sana teslim olur. Çok çalışır, çok dua eder, çok istersen, Allah’ın rahmeti tecelli ettiğinde nice olmazlar oluverir…” (Akşemseddin) Bir rüya ile başlayan serüven Mana âleminde dem tutmaya başlayan Akşemseddin, bir gece bir rüya gördü. Rüyasında bir kişi kapısını çalıyordu. Kalkıp ısrarla çalan kapıya baktığında, hasta bir evladı olduğunu söyleyerek kendisini tabipliğe çağıran bir kişi ile karşılaşmıştı. Öyle ki koşarak geldiği belli olan adam zar zor nefes alıyordu. Beraber hastanın bulunduğu yere koşmaya başlamışlardı. Bir evin önüne geldiklerinde adam, kendisini biraz beklemesini söyleyerek içeri girdi. Fakat adamdan... Devamını oku
BESMELENİN GÜCÜ
2016-03-23 14:20:01 Yönetici 0 Yorum

BESMELENİN GÜCÜ

Asr-ı Saadet öncesi bir olay Şa’bî naklediyor: “Bir gün, Hz. Ömer radıyallahu anhunun meclisinde oturuyordum. Halife, yanında bulunan bir grup sahabe ile Kur’an'ın fazileti hakkında müzakere yapıyordu. Bir kısmı Nahl Suresi’nin son ayetlerinden, bir kısmı Yasin Suresi’nin faziletinden bahsetti. Hz. Ali radıyallahu anhu: - Âyete’l-Kürsi’nin faziletinden niçin bahsetmiyorsunuz? Onda yetmiş kelime, her bir kelimede ise başka bir bereket vardır, dedi. Orada bulunan Amr b. Ma’dî Keribe cevapları yeterli bulmadı. - ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ niçin söylemiyorsunuz, dedi. Hz. Ömer radıyallâhu anhu: - Onu da sen anlat ey Ebu Sevr, dedi. İhtiyar adamı tehdit etmiş Amr b. Ma’dî Kerîbe... Devamını oku
ŞEYTAN NASIL ALDATIR?
2016-03-23 14:19:29 Yönetici 0 Yorum

ŞEYTAN NASIL ALDATIR?

İsrailoğulları zamanında, bir abid vardı. Şeytan kendisini kandırmak istemiş, fakat muvaffak olamamıştı. Bir gün abid, bir ihtiyacını gidermek için dışarı çıkınca da fırsat kollamak amacıyla şeytan da ona yoldaş oldu. Ona şehvet ve öfke silahlarıyla yaklaştı, fakat hiç bir sonuç alamadı. Daha sonra ona korku silahı ile yaklaştı. Dağdan üzerine doğru, taş yuvarladı fakat taş kendisine yaklaşır yaklaşmaz Allah'ı zikredince, taş ondan uzaklaştı. Daha sonra aslan ve kaplan kılıklarına girerek, abidi korkutmak istedi. Adam, Allah'ı zikrederek, onlara da hiç aldırış etmedi. Arkasından yılan kılığına girerek, namaz kılarken ayaklarına ve vücuduna sarıldı, başına kadar vardı.... Devamını oku
MEÇHUL MAHKûM
2016-03-23 14:18:49 Yönetici 0 Yorum

MEÇHUL MAHKûM

İdamı beklerken kitap okuyordu Pekte uzak olmayan bir zamanda, Çin’de, Mareşal Eul Chann-Ming'in özel doktoru olarak bulunuyordum. Çok güvenini kazanmıştım. Bir yabancı olduğum halde bana, karargâh içinde istediğim yere girme izni verilmişti. Bununla beraber günlük politika işlerinden elimden geldiği kadar uzak kalmağa çalışmama rağmen, şehir baskınlarına, esir katliamlarına ve kitle halindeki idamlara defalarca şahit oldum. Fakat Çin'de geçirmiş olduğum beş yıllık zaman içinde, bana çok tesir eden en canlı hatıra, şu olmuştur: Han-Cheou şehrindeydik. O gün 74 mahkûm kurşuna dizilecekti. Doktor olduğum için sabahın erken saatinde alana gittim. Ateş emrini verecek olan genç bir subay... Devamını oku
‘TÜRK VATANDAŞI OLSAYDIM VAY HALİME!’
2016-03-23 14:18:26 Yönetici 0 Yorum

‘TÜRK VATANDAŞI OLSAYDIM VAY HALİME!’

Almanya’ya tahsil amaçlı giden bir vatandaşımızla tanışıp İslâm’ı seçen Abdullah Halis, Türkiye’de başına gelen bir olayı, Üstâd Kadir Mısıroğlu ile paylaşır… “… Daha sonra bir Türk işçi ailesinin kızıyla evlenen ve ondan çocukları olan Abdullah Halis, Türkiye’yi sık sık ziyaret etmiş ve Türkiye’deki kalburüstü âlimler ve şeyhlerle münâsebet tesis etmiştir. Bu münâsebetler neticesinde, merhum Muzaffer Özak Efendi’den hilafet almış ve sarıklı cübbeli bir hüviyete bürünmüştür. Türkiye’ye geldiği bir sırada, Sirkeci’de bir polis karşısında çıkmış ve kendisine kıyafetinden dolayı bağırıp çağırmaya başlamış. O da Türkçe karşılık... Devamını oku
KAHRAMAN MARAŞ’IN DERS VEREN DELİLERİ
2016-03-23 14:17:52 Yönetici 0 Yorum

KAHRAMAN MARAŞ’IN DERS VEREN DELİLERİ

Hacı Aslan’ın delisi İbratom Anadolu’nun her şeyi kendine hastı. Delileri de... Ne kadar yıpranmış, örselenmiş olursa olsun, bir gönül medeniyetinin hâlâ devam eden derin tesirleri, delilerimizi de sıcacık kavramıştı. Bu bakımdan da onların mantıksızlıklarında bile başka bir mantık aranır, anlaşılmaz davranışları dahi düşündürücü, uyarıcı, ibret verici bulunurdu. Çoğu zaman, onların deli mi, veli mi olduğu bu sebepten tartışılırdı. Evet, Anadolu Anadolu iken orada yaşayan deliler de toplumun sevimli birer parçası idiler. Toplum dışına itilmezlerdi. Tam tersine, hayatın bir neşesi ve İlâhî rahmetin bir vesilesi sayılırlardı. Bu sevgi atmosferi mi sakinleştirirdi... Devamını oku
ŞEYHİN SIRRI -2-
2016-03-23 14:17:25 Yönetici 0 Yorum

ŞEYHİN SIRRI -2-

Bir teslimiyet hikâyesi Kadı Efendi dergâhı basıyor (Önceki sayıdan devam) Şeyh Efendi, evladını görmek isteyen babaya tebessüm ederek: - Sizin evladınız şimdi gelemez. Birkaç gündür meşguliyeti vardır. Hali keyfi yerindedir elhamdülillah. Bekleyin derdim amma gelmesi epeyce bir vakit alacaktır. Eğer yola düşecekseniz, biz dualarımızı eksik etmeyiz inşaallah, buyurur. - Efendim mademki siz böyle buyuruyorsunuz, biz beklemeyelim o zaman. Namazımızı eda edip yola düşelim inşaallah himmetinizle… Konuşmaları dinleyen sufi delirmek üzeredir. “Yahu hem adam öldürdü, hem yalan söyledi. Bu nasıl şeyh böyle! Şu zavallı adamcağıza, evladının mezarında bir dua etmeyi bile çok görüyor.... Devamını oku
ŞEYHİN SIRRI
2016-03-23 14:16:43 Yönetici 0 Yorum

ŞEYHİN SIRRI

Bir teslimiyet hikâyesi Her günkü talebini yenilemek için yeniden Şeyh’in yanındaydı sufi: - Efendim, bana Allah’ın bir sırrını verir misiniz? Şeyh Efendi mütebessim çehresiyle sufiye baktı ve Allah dostlarına has nezaketiyle, günlerdir tekrarladığı sözü bir kez daha söyledi; - Evlat, Allah’ın sırrını istiyorsun; ancak bilmiyorsun ki sen hazır olduğunda, istediğin nasip gelip gönlüne akar. Sana o perde henüz açılmamışsa bilesin ki hazır olmadığından… Gayret et, Allah’ın rızasına, gayret et inşaallah! Günlerdir duyduğu benzer sözlerden gönlü bir türlü tatmin olmayan derviş, çaresiz bir halle geri çekilir, oturur bir köşeye. Aradan bir zaman akar, geçer su gibi… Sufi... Devamını oku
BİR CARİYE VE BİN ÖĞÜT
2016-03-23 14:16:03 Yönetici 0 Yorum

BİR CARİYE VE BİN ÖĞÜT

Muhammed b. Hüseyin el-Bağdadi rahmetullahi aleyhiden… Hacca gittiğim bir sene, Mekke sokaklarında dolaşırken, bir ihtiyar gördüm. Zayıf vücutlu, nur yüzlü bir cariyenin elinden tutmuş şöyle bağırıyordu: - Bu kadını almak isteyen var mı? Ona yirmi dinardan fazla verecek olan var mı? Varsa o kadar paraya satacağım ama hiçbir ayıbına karışmam. Adamın bu sözleri üzerine yanına yaklaşıp: - Parasını anladım fakat ayıbını anlamadım. Bu cariyenin ne ayıbı vardır? Diye sordum. İhtiyar cevap verdi: - Bu kadın şaşırmış, delirmiş bir kadındır. Geceleri hiç durmadan ibadet eder ama hiç uyumaz. Gündüzleri de sürekli oruç tutar. Ne bir şey yer ne de bir damla su içer. Nereye giderse... Devamını oku
SADAKA, İŞTE BÖYLE VERİLİR!
2016-03-23 14:14:53 Yönetici 0 Yorum

SADAKA, İŞTE BÖYLE VERİLİR!

Hakan Bey’in Üsküdar’da çocuk ayakkabıları satan iki dükkânı vardı. Dükkânın birinde kendisi, diğerinde ise oğlu duruyordu. Biz dükkânları ayırmak için “Hakan 1, Hakan 2” diye takılırdık. Yüzü kızarır, sanki iki dükkânı olmak suçmuş gibi mahcup olur, “Biz emanetçiyiz avukat Bey. Sahibi O (Celle Celaluhu)” derdi. Dükkânlardan birisi pasaj içindeydi. Ben, her gün yazıhaneme giderken, onun dükkânının önünden geçerdim. O gün de dükkânın önünden geçiyordum. Okullar tatil olmuştu. Hakan Bey, yazlık sezon ayakkabılarını dükkânın vitrinine yerleştiriyordu. Selam verdim. - Buyursunlar efendim. Gelin bir kahve içelim. Daha sona işinize bakarsınız, diyerek, beni içeri davet... Devamını oku
Hz. Peygamber İslam Büyükleri Tarih Kıssa Kuran'ın Işığında Sahabeden Esintiler
1
2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize