Sorularla Tasavvuf Dervişlerin Halleri Ariflerden İnciler Manevi Gündem Hizmet - Denge Gönül Mekanları
2016-03-03 16:58:34 Yönetici 0 Yorum

SEVGİ, YAŞATAN BİR İKSİRDİR

Geliniz, bir hizmet seferberliği başlatalım…

En güçlü bağ, sevgi bağı

Dinimizin en önemli gayelerinden birisi zarif, güzel, sevgi ve kardeşlik ruhu ile dolmuş insanlar yetiştirmek ve huzurlu bir cemiyet ortamı meydana getirmektir. Sevgi ve muhabbet, kâinatın nuru ve hayatıdır. 

Muhabbet, dünyanın rengi, kâinatın ahengi, kalplerin feyzidir. İnsan, kâinatın en şerefli mahlûku olduğu için, kâinatı kapsayacak sevgiyi, Allah-u Zülcelal insanın kalbine yerleştirilmiştir.

Sevgi kuvveti; insanın kalbinin derinliklerine yerleştirilmiş köklü bir histir. Sevmek insana, Allah-u Zülcelal’in ilahi bir lütfu olduğu gibi asli bir ihtiyaçtır. Seveceğiz, istesek de istemesek de… Çünkü Allah-u Zülcelal kalbimize sevgi ve muhabbet koymuş. Önemli olan bu muhabbetin dengesini ve adresini iyi ayarlamak...

İşte, asırlardır yeryüzünde gonca güller gibi yağmurdan sonra etrafına Muhammedi rayihalar saçan Allah dostları, huzurlu bir cemiyet ortamı meydana getirmek için ömür sarf etmişler ve etraflarındaki insanlara da bunu aşılamaya çalışmışlar. Bu gayenin en önemli hamuru olarak da sevgiyi görmüşler. Çünkü sevgi, her şeyin mayasıdır tutkalıdır. Sevgi, yaşatan bir iksirdir. İnsan sevdikçe mutlu olur ve etrafını mutlu eder.

Seyda Hazretleri, “İnsanların birbirine bağlanma, kardeş olma konusunda en sağlam zincir ve bağ; sevgidir. Sevginin olduğu yerde kardeşlik olur.” buyuruyor. O sevgi ki kâinat dahi onun üzerine bina edilmiş, toprak tohumu sevmiş fidan olmuş, yağmur bulutu sevmiş, rahmet olmuştur.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem ise Allah dostlarının önderidir. İnsanları, ilahi sevgiye ulaştıran bir rehberdir. Buyurduğu üzere, imanın lezzetini tatmanın birinci şartı, Allah-u Zülcelal’i ve Resulünü her şeyden çok sevmektir. 

Peki, ya Resulullah sallallahu aleyhi vesellemi sevmek, imanın tadına varmak nasıl bir şeydi? Seven sevdiğine, sevdiği ölçüde benzer, O’nun hâliyle hallenir, boyasına boyanır. Sevgide bize örnek, O’nun gül sahabeleri…

Hz. Ali’ye, “Siz, Resulullah sallallahu aleyhi vesellemi ne kadar seviyordunuz?” diye sorulduğunda, o, şu cevabı vermişti: “Resulullah bize malımız, mülkümüz, çoluk çocuğumuz, anamız ve babamızdan daha sevgili idi. Ona, susadığımızda soğuk suya duyduğumuz arzudan daha çok arzu duyar, daha çok severdik.”

Sahabeler, “Balıklar suya nasıl sevdalıysa biz de sana öyle sevdalıyız.” derlerdi.

Allah’a imanımız da sevginin tezahürüdür. Çünkü şuurlu bir iman ve ibadet, ancak sevilen hak mabuda yapılır.

Sevgi mümin için bir okyanus gibidir, herkes oradan nasibi kadar alır. Hüner, daha çok almaya, böylece sevgi hazinesini çoğaltmaya gayret etmektir. Bir Müslüman için uğruna can verilecek sevgilerin en yücesi, hiç şüphesiz, sevginin kaynağı ve bir ismi de “el-Vedud” olan Allah’tır. Çünkü varlıklara duyulan sevginin temeli muhabbetullah, yani Allah’a olan sevgidir.

İnsanların birbirine duyduğu sevgi ve muhabbet, bir taraftan onları olgunlaştırıp güzelleştirirken, bir taraftan da toplumda nice güzelliklerin anahtarı olur. İnsani bağlar gelişir, toplumun farklı kesimleri arasında diyalog kapıları açılır.

O öyle bir anahtardır ki nice iyiliklerin ve güzelliklerin kapısını kolayca açar. Bugüne kadar, şeytanın en tehlikeli oyunlarını boşa çıkaran bir güç varsa o da sevgidir. Peygamberler; firavunların, nemrutların, şeddatların gayz ve öfke ateşini, sevgi kevseriyle söndürmüşlerdir.

Sevgiye kılavuz olan insan

“Kılavuzsuz maksuda erişilmez” der erenler. Sevgi kılavuzsuz öğrenilebilir mi? Bu sevgi nedir, nasıl bir şeydir?

Öyle kusursuz, öyle riyasız bir sevgi olacak ki; sevdiğinin derecesine yükselecek. Zelil ise, sevgisi onu aziz edecek.

Dünyanın da, ahiretin de, cennetin de dili olan sevgi dilini anlayabilmenin sırrı, tüm hayat nedenlerini ona bağlamış; Muhammedi nefesle hayat bulan, sallallahu aleyhi vesellem, O’na duydukları aşkla; halkın içinde hakkı, varlığın ortasında yokluğu bulan Allah Dostlarını sevmekten geçer. 
Onların rehberliğinde yürüyen herkes; insanlara şefkat, merhamet ve sevgiyle yaklaşmayı alışkanlık haline getirmek zorundadır.

Tasavvufta, yüce Rabbimizin şefkat ve merhametini yaşayarak anlatmak, cennete teşvik etmek ve dinimizin nezih kurallarını mümine yaraşır bir muhabbetle tanıtmak ve sevdirmek esastır. Tarih boyunca Allah dostları, bu peygamberi esasa göre hareket ettikleri için çok geniş kitlelerin imanla buluşmasını sağlamışlardır. 

İşte size, bu yazıda, bir sevgi insanından, sevgiye kılavuz olan bir insandan, Allah yolunda hizmet söz konusu olduğunda, hiçbir yorgunluk duymayan bir hizmet insanından, kısaca bahsetmek istiyorum…

“Ben, ömrümün sonuna kadar Allah’ın rahmetinden bahsedeceğim. Ümid ediyorum ki Allah-u Zülcelâl de bizlere rahmetiyle muamele edecektir.” Diyerek, herkese Allah’a karşı ümitvar olmayı ve Amerika’da bir kişi olsa o mümin olan kardeşe sevgi duymayı anlatan bir insandan, Seyda Muhammed Konyevî hazretlerinden kısaca bahsedeyim...

Yeryüzünde gonca güller gibi açan, yağmurdan sonra açılıveren erguvan çiçekleri gibi etrafına Muhammedi rayihalar saçan, yanlarında enaniyetlerin ve egoların törpülendiği Allah dostlarından birisidir.

Bakınız onlar, Kâf Dağı’nın arkasında değiller, onlar Zümrüd ü Anka’nın kanadında değiller, onlar asırlar önce yaşamış ve bu gün türbelerde yeşil örtülerin arkasına gizlenmiş ve sadece rüyalarımızda ya da filimlerde görebileceğimiz kişiler değiller. Onlar aramızda ve mayamızı sevgi ile yoğurmaya devam ediyorlar.

Onlar Allah dostları... Onlar mürşidi kâmiller… Onlar asırlardır vardı, bu zamanımızda da varlar ve kıyamete kadar da var olacaklar.

Onların Fahr-i Kâinat Efendimize karşı sevdaları ve ilgileri çok yüksek dozdadır. Onların bütün ömürleri, bütün amaçları, hatta manada da amaçları, cennette de amaçları, Efendimize yakın olmak; O’na hizmet etmek, O’nu sevindirmek, O’nu mutlu kılmaktır.

Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimize duyduğu sevgi ve hasret yüzünden, onların gönülleri hep buruktur. Kutlu Doğum dendiğinde, hayalimde hep o hatıram canlanır… 

İnsanlığın en büyük bayramı…

Bir gün Seyda Hazretlerinin huzurundaydım, bana döndü: “İnsanlığın en büyük bayramı nedir?” Dedi. Ben cevap vermek istedim, kem küm ettim. Mahşer günü affedilmek, imanlı bir şekilde ruhunu teslim etmek vs.” diyebildim.

“İnsanlık için en büyük bayram; O’nun, yani Efendimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin doğumudur.” dedi. 

Çünkü insanlık imanla yeniden doğdu! ...

Bütün Allah dostları gibi Seyda Muhammed Konyevî Hazretleri de Allah’a kulluk sanatının bir ustası. Allah yoluna hizmet söz konusu olduğunda, bir serdengeçti…

Sözüyle, üslubuyla, duruşuyla bu toprakları, adeta sevgiyle mayalama gayretine düşen Konyevî Hazretleri, Allah yolunda hizmet ve fedakârlıkla bu toprakların etini tırnağına, ruhunu bedenine, insanını insanına yapıştırıyor…



Şirazesi kopmuş bir kitabın eczası gibi şuraya buraya saçılmış, disiplinsiz ve asi ruhları sevgiyle bir araya getirmiş, kalpleri muhabbet suyuna daldırıp sevgi havuzunda sırılsıklam etmiş ve dün hiçbir şey olmayan insanları, bu gün sevgi ve kardeşlik alış verişinde buluşturuyor…

Anadolu irfanının son dönem zirve şahsiyetlerinden biri olan Seyda Muhammed Konyevî, pek çok kişinin ilgiyle ve muhabbetle ayak izlerini halen takip ettiği bir isim... 

Zahirinde sade hayat yaşarken, batını derin bir şahsiyet. O bâtınî derinlik, bize sevgiyi, hoşgörüyü, Allah Yolunda hizmet etmeyi, fedakârlık etmeyi, güzel ahlak sahibi olmayı öğretiyor.

Kamil insanlar, Allah Dostları

Abdulkadir es-Sufi; “İnsan olanlar onlardır. Diğerleri çer-çöpten, döküntü ve süprüntüden başka bir şey değildir” diyor, ne kadar da doğru bir tespit. Onlar insan, eşref, temiz, akil, biz ise nakıs ve gafil. Çünkü onlar, Allah dostu. Allah dostları; ölçülü ve dengelidir. Sabırlı ve tahammüllüdür. Şefkat ve merhamet insanıdır.

Allah Dostları cömerttir. Ufukları genişletecek bilgi ve hikmet sahibidir. Ciddi ve ağırbaşlıdır. Onların hayatında kahkaha ile gülmek yoktur.

Bencilliğin yerini paylaşma almıştır. İnsanlardan bir şey beklemezler.

Kendini bilir, gördüğünü güzel görür. Güzel düşünür, güzel söyler, güzel bakar. Her zaman kendisine ve etrafına faydalı olma arzusundadır. Allah ile huzur ve huşu içindedir.

Seyda Hazretlerinin ve diğer Allah dostlarının huzurunda insanın sevgi ile dolması, muhabbet ile bakması, onların insanlara sunduğu sevgi dolu bakışlarıdır.

Gerçek bir sevginin en büyük alâmeti fedakârlıktır. Seven, sevdiğinin yolunda fedakarlık yapmayı, sevgisi ölçüsünde bir zevk ve vazife olarak telakki eder. Onun yolunda; anadan, yardan, serden geçmeyi bilirler.

Dün Sahabelerin yaptığı gibi bu gün de hizmet edenlerden her biri, bu yolda bir Serdengeçti! …

Kardeşlik duygularının zayıfladığı, huzur ve sükûnun kaybolduğu, kin ve husumetin çoğaldığı zamanımızda, ciddî bir infak, hizmet, sevgi ve kardeşlik seferberliğine ihtiyacımız var. 

Hizmet, bilhassa peygamberlerin ve evliyaullahın sarıldıkları öyle bir fazilettir ki, o büyük şahsiyetler, hastalık hâllerinde, hatta ölüm döşeklerinde dahi hizmeti elden bırakmamışlardır.

Seyda Hazretleri, yazmış olduğu onlarca kitap ve çeşitli hizmetler vesilesiyle; bu sevgi, şefkat ve hoşgörü anlayışının cemiyete taşınmasını, bugünkü insanımız için bir kurtuluş meşalesi olmasını arzu etmektedir. 

Unutmayalım, bir insan bir âlem demektir. Peygamber Efendimiz bu dünyayı, sevgi ile değiştirdi. Peygamber varisi olan Râbbanî Âlim Seyda Muhammed Konyevi Hazretleri de Peygamberimizin izinde... Bizler de geliniz evimizi, beldemizi, şehrimizi ülkemizi, dünyamızı, hep beraber sevgimizle değiştirelim.

Yanımızdaki insana dönelim, evimizde eşimize, çocuğumuza, annemize babamıza, onu sevdiğimizi söyleyelim. Her mahlûkatın anladığı samimi bir lisan olan sevgi dilini kullanalım. Sevgi, her kesin anlayacağı bir dildir.

Unutmayınız, hayat uzun bir öyküye benzer. Ancak öykünün uzun olması değil, iyi olması ve iyi neticelenmesi önemlidir.

AHMET ÖZ

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize