Sorularla Tasavvuf Dervişlerin Halleri Ariflerden İnciler Manevi Gündem Hizmet - Denge Gönül Mekanları
2016-03-03 17:20:17 Yönetici 0 Yorum

MÜSLÜMANLARIN AYRILIĞA DÜŞMESİ HARAMDIR

Dersimiz ile alakalı olarak Sure-i Bakara’da şöyle buyrulmuştur: “İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra, o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah, iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah, dilediğini doğru yola iletir.” (Bakara, 213)

İnsanlar iman üzere tek bir ümmet idiler. Allah-u Teâlâ onlara kitap inzal etti ve: “İşte bu kitabı okuyun, hepiniz aynı kitaba iman edin, aynı amelleri yapın.” Buyurdu. Fakat onlar birbirlerine üstün gelme hırsları, riyaset sevgileri sebebi ile ayrılığa düştüler.

Ayrılığa düşmenin haram olduğunu bilmiyorlar mıydı? Tabi ki biliyorlardı. Fakat onlar bilip bilmemeyi düşünmüyor. Onların davası riyaset, üstünlük… Onlardan biri; “Ben büyük olayım” diyor. Biri: “Ben doğru yoldayım” diyor, bir başkası: “Ben doğru yoldayım” diyor. 

Niye Allah’ın Şeraitini bozuyorsunuz? İnsan cahil olursa ihtilaf eder. Fakat siz cahil değilsiniz, niye ihtilaf ediyorsunuz?

Türkiye aynen böyle işte. Herkes ayrı ayrı: “Ben doğruyum!” diyor. Biri diğerine uymuyor. Türkiye’de bu durum devam ettiği müddetçe, Türklerden Yunan korkmayacak. Bulgar korkmayacak. Hatta kediler dahi korkmayacaktır. 

Sure-i Enfal’de şöyle buyrulmuştur: “İnkâr edenler de birbirlerinin velileridir. Eğer siz, bunların gereğini yapmazsanız, yeryüzünde bir karışıklık ve büyük bir bozulma olur.” (Enfal, 73)

Bize deniliyor ki: “Ey Müslümanlar, ey uyuşmuş adamlar! Kâfirler kâfir oldukları halde birbirini tutuyor, fakat siz Müslüman olduğunuz halde birbirinizi tutmazsanız İslam zayıflar, küfür galip olur.” Böyle oldu mu olmadı mı?

Mevla Teâlâ şöyle buyurur: “Rabbin dileseydi, insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için yarattı. Rabbinin, ‘And olsun ki cehennemi hem cinlerden hem insanlardan (suçlularla) dolduracağım’ sözü kesinleşti.” (Hud; 118-119)

Dünyada iken aralarında riyaset hırsı sebebi ile ayrılığa düşen kimselere, Allah-u Teâlâ ahirette şöyle buyuracak: “Girin Cehenneme! Orada istediğiniz kadar ihtilaf edin, kiminiz amir olsun, kiminiz memur.” Fakat Mevla Teâlâ’nın rahmet ettiği kimse, o ayrılığa düşmez. Ayrılmamaya dikkat edelim. Hak birdir, ondan katiyen ayrılmayalım.

Okuyalım ki aldanmayalım

Müctehidler çalışa çalışa ictihad etme derecesine ulaştılar, mezhepler kurdular. Ama mezhepler olsun, tarikatlar olsun esaslarda birdir, aynıdır. İhtilaf onların haricinde olanlardadır.

Millet kaval (dinler) gibi televizyonda konuşuyorlar, ona inanıyorlar. Radyoda konuşuyorlar, ona inanıyorlar. Şu halde okuyalım, kimse aldatmasın bizi. Bir beyitte şöyle denilir:

Kolu paçayı sıva, din işlerinde müçtehid ol! 
Çekilip de çekilmekliği kabul eden deve gibi olma!

Müçtehidlerin farklı görünüşleri vardır. Fakat onların farklı içtihadlarda bulunmaları, birbirlerine üstünlük taslamalarından veya zıtlıklardan değildir. Onlarda bu durum yoktur.

Dinde ihtilafa düşen kimseler, dinde ihtilafa düşmenin haram olduğunu bildikleri halde, inatlarından bunu yaptılar.

Hakka teslim olalım. Cennet bize yeter. Tüm Cennetlikler Cennete girdiği halde, Cennet yine boş kalacak. Allah-u Teâlâ onu doldurmak için yeniden insan yaratacak. Peki, insanlar nerede? Onlar bildikleri ile amel etmediler, ihtilaf ettiler, Cehenneme girdiler. 

Hanımların şahitliği

Allah-u Teâlâ, Sure-i Bakara’da şöyle buyurur: “Erkeklerinizden iki kişiyi de şahit tutun. Eğer iki erken bulunmazsa, o halde doğruluğuna güvendiğiniz şahitlerden bir erkekle iki kadın gerekir. Böylece o iki kadından biri unutursa diğerine şahitliğini hatırlatır.” (Bakara, 282)

Ayet-i celilede buyrulduğu üzere, iki hanım bir şahit sayılıyor. Mevla Teâlâ bizleri imtihan ediyor. Allah-u Teâlâ aslında erkeğe de hanıma da aynı aklı verdiği halde, şahitlik mevzuunda bu böyledir.

Diyorlar ki: “Eskiden hanımlar kültürsüzdü, onun için şahitlik hususunda bir erkeğe karşı iki hanımın şahitliği kabul ediliyordu. Zamanımızda ise kadınlar son derece kültürlüdürler, onun için onlar da erkekler gibidirler.” Kardeşim, sen Allah’ın hükmünü niye bozuyorsun, bunu böyle Mevla buyurdu. Yoksa bizim hanımlar, ilimde erkelerden önde gidiyor.

Fıkıh okumazlar, kalkar İslam adına yanlış konuşurlar. Fıkıh okuyacaklarına, şimdi felsefe okuyorlar.

Allah-u Teâlâ, dinde ihtilaf edenler hakkında şöyle buyuruyor: “Hayır! Onların asıl mev’ideleri kıyamettir. O kıyamet ise daha dehşetlidir (ve daha acıdır).” (Kamer, 46)

İslami Tiyatro (?)

Mevla Teâlâ böyle karar vermeseydi, hepsini şimdi dünyada ezerdi. Ancak aklı olmayana bunu bilmek ne faide verir. Piyesçiler illa piyes (tiyatro) yapacak, bu iyi değil. Meşayih: “Piyes, medreselerin yıkılmasına sebep olabilir.” Buyuruyorlar.

“Kardeşlerimize İslam’ı, piyes yolu ile daha güzel aktarabiliyoruz”, diyorlar. Onlara soruyorum: “Dinen tehlikeli bir işi yaparken, değil onlara İslam’ı tebliğde bulunmak, acaba kendiniz Müslüman kalabilecek misiniz?”

İhtilaftan sakının!

İhtilaftan sakınmak lazım… Allah’ın dostları nereden gitmişlerse oradan gitmelidir. Aferin bizim talebelere! Dünyanın ayakta durmasına sebep oluyorlar. Her gece dua ediyorum, bir gece etmedin diyemezsiniz. Allah için siz de benim gönlümü alın, sözlerimi dinleyin.

“Ya Rabbi! Kötülük yapanları görmüyor musun?” diyen kimselere, Allah-u Teâlâ cevaben buyuruyor: “Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları, ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.” (İbrahim, 42)

Ders (olan) ayet-i celilemizde, Allahu Teâlâ kendilerine indirilen Tevrat yahut Kur’an-ı Kerim hakkında şüphe edenleri zem etti. Niçin? Biz de onlar gibi olmayalım diye. Kur’an-ı Kerim’in hangi ayetlerinden şüphe edilir? Bir tane bulun ki o şüphe edilecek gibi olsun... Bulamazsınız.

Ders ayetlerimize devam edelim: “(Ey Rasulüm!) Onun için Sen onları (Tevhid’e) davet et ve emrolunduğun gibi (sebat üzere) dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: ‘Ben, Allah’ın indirdiği her kitaba iman ettim. Aranızda adaleti yerine getirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Aramızda delil getirmeye lüzum yok. (Her şey açık, Kur’an’ın hak olduğu açık.) Allah hepimizi (kıyamette bir araya) toplayacak ve dönüş de ancak O’nadır.”

İlahiyat fakültesinde okuyanlardan bazıları, gidip papazlardan ders alıyorlar. Sonra da buraya gelip, “Haydi (bakın, şu iş İslam’da) yoktur” vs. diyor, milleti şaşırtıyorlar. Zaten millet zayıf, sararmış solmuş yapraklar nasıl ufak bir rüzgârla yerinden ayrılırsa bu millet de ufak bir dalalet rüzgârı ile bir anda uçuyorlar.

Türkiye, Avrupalıların hevasına uyduğu için şimdi helak durumunda. Aşağı da aşağı...

Sultan Fatih, Kanuni Sultan Süleyman, Sultan Selim gibi zatlar, bilmeyenlerin hevalarına uymadıkları için şereflerini muhafaza ettiler.

Kaynak: Mahmud Ustaosmanoğlu; “Sohbetler”, Ahıska Yayınevi, İstanbul, 2011, ss. 371-376.

MAHMUD USTAOSMANOĞLU (KS)

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize