Sorularla Tasavvuf Dervişlerin Halleri Ariflerden İnciler Manevi Gündem Hizmet - Denge Gönül Mekanları
2016-03-04 10:55:35 Yönetici 0 Yorum

BAYEZİD-İ BİSTâMî HAZRETLERİ

Yoldaki İzler

Yolculuk bazen kendini aramaktır kendinde. Bazen kaybolmaktır kendi içinde. Bazen bulmaktır kendini kaybedilmişlikte. Nice yolcular vardır ki yollarda kaybolmuştur. Nice yolcular da vardır ki yollarda bulmuştur kendini. 
Yollarda yürümek istediğimizde, en büyük engelimiz kendimiz oluruz. Gölgemiz ayaklarımıza dolaşır, bizi o güzelim yollarda yürütmez. Bistam kentinden çıkıp Anadolu'nun yüreğine yolculuk etmiş bir dostun izine düştük bu kez. 

Sonbahar Düşüyor Peşimize

Mevsim sonbahar, sarı yapraklar yol boylarınca izimizi sürüyor. Hedefimizde Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde, Anadolu'ya konuk olmuş Bayezid-i Bistâmî Hazretleri var. Yol boyunca değişen renkler, üzüm bağlarının son üzümleri canlılık katıyor yolculuğumuza. Yol boyunca dizilmiş, bağlardan topladıkları üzümleri ve narları satan insanları gördükçe, Kırıkhan'a yaklaştığımızı anlıyoruz. 
Amik Ovası bir zamanlar sularla dolu bir gölmüş. Suların çekilmesi ile beraber, verimli araziler ortaya çıkmış. Yazları pamuk ve kavun, sonbaharları da üzüm ve nar ovaya hâkim. 

Yolların üzerinde bulunan kırkıncı han mı, yoksa yıkılmış hanlarından dolayımı bilinmez, Hatay'ın bu küçük ilçesine Kırıkhan ismini vermişler.
Kim bilir, gönüllere taht kuran Bayezid-i Bistâmî Hazretlerinin, bu dünya hanında, nasibine düşen konak yeri burası olmuş. Doğduğu şehir Bistam'da da türbesi olmasına rağmen, burada öldüğü ve kabrinin burada olduğu söylenmekte. Maneviyat ehlinin işaretleri de bu yönde.


Kaledeki Son Nöbetçi

Kırıkhan-Gaziantep yolunun 5. km'sinde, Bayezid-i Bistâmî Hazretleri tabelasını gördüğümüzde, yolumuzu, karşımızda duran bir tepeye doğru döndürüyoruz. Yol 2 km. sürdüğünde, bir tepenin önüne geliyoruz. Tepe, aslında tarihten günümüze kalmış harabe bir kale. Kaleye çıkmak için kalenin böğründe uzanan kıvrımlı ve dar yoldan aracımızla çıkıyoruz. Yol, kaymalara karşı parke taşları ile döşenmiş. 
Darb-ı Sak (Trepase) Kalesi olarak adlandırılan kale, Helenistik dönemden gönümüze kadar kalabilmiş nadir kalelerden biri. Kale surları ve dehlizlerin taş duvarlarından bir kısmı zamana direnmekte. Kalenin türbe tarafında, kaleye su getirmek için yapılmış su kemeri de kaleye başka bir anlam katıyor. 


Kale içinde geçmişten kalma birkaç kalıntı var. Eski taşlar, yeni beton mimari ile birleşmiş. İnsanlar boş buldukları ve belediye tarafından yapılmış alanlarda, piknik yapıyor, kurban kesip pişiriyor. Kurbanların kesilmesi için de özel bir yer yapılmış. 
Buraya özelikle Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş illerinden, hafta sonu ziyaretçiler geliyor. Cuma günleri ise bu kalabalık daha da artıyor.
Geceleri karanlığın, gündüzleri ise yalnızlığın kuşattığı kale kalıntıları, geçmişin bir daha geri gelmeyeceğini, eskiyenin unutulup gideceğini gösteriyor. Kaleden ve kalede yaşamışlardan bir şey kalmasa da son nöbetçisi Bayezid-i Bistâmî Hazretleri, Amik Ovası’nı gözetlemeye devam ediyor. 

… ve Türbedeyiz

Ocakta pişen et kokularının arasından türbenin yolunu tutuyoruz. Giriş kitabesinde (Latin harfleriyle) şu ifade yer alıyor: "Belen Kasabası’na beş saat mesafede, Alaybeyli Karyesi kurbinde bir kale harabesi dahilinde, Kab bir Ebniye derunundan evliya-yı kiramdan Bayezid-i Bistâmî Hazretlerinin merkad-i mübarekleri olan mescid-i mezkur zamanla harap olmuş iken, 1306 senesinde, Mürselzade saadetlü Mustafa Şevki Paşa Hazretleri tarafından mescit tamir, tevsi ve tefriş edilmiştir.” (1316 tarihli Halep Vilayeti Salnamesi, s. 238) 
Bu kitabenin asılı bulunduğu kapıdan içeriye doğru ince uzun bir yoldan ilerliyoruz. Yolun ortasında, sanki mescide girenler gelip üzerinden geçsin (?) niyeti ile oraya defnedilmiş kabirlerin yanından geçiyoruz. 
Girintili çıkıntılı üç bölümden oluşuyor mescidin içerisi. Mescidin bir bölümü türbeye ayrılmış. Türbeyi, aynı kapıdan girmek şartı ile olsa da aynı anda hem erkekler, hem kadınların ziyaret edebileceği bölümler var.

‘Huzurda Bir Dilenci’

Bayezid-ı Bistâmi Hazretlerini ölümünden sonra bir dostu rüyasında görüp kendisine sormuş. 
- İlahi huzurda seni nasıl karşıladılar? Bayezid-i Bistâmîcevap verir:
- Bana, ‘Ne getirdin?’ diye sordular. Ben de dedim ki ‘Bir dilenci bir padişahın huzuruna çıkınca, ona ne getirdin diye sormazlar, dile bizden ne dilersen…’ derler. Sözüme Rabbimin cevabı erişti: 
- Doğru söylüyor, doğru söylüyor.
Bizim gibi bu mekânı ziyarete gelenler de gönül dostuna duadan başka bir şey getirmeseler de onun hatırına, yüceler yücesi Allah'tan bir şeyler umarak dua ediyorlar. 

Hoş Bir Seda

Bu harabelere karışmış kaleye tarihte kimler hakim olmuş, kimler buralarda hüküm sürmüş, mezar taşlarını görünce, bunun bir anlamı olmadığını görüyoruz. Anlıyoruz ki geride sadece hoş bir seda kalıyor, bırakabilenler için. O hoş seda, ayaklarımız altında serili Amik Ovası’nın derinliğine doğru Bayezid-i Bistâmî Hazretlerinin türbesinden yayılıyor. 

ONDAN HATIRALAR

Şeytan Namaza Kaldırır

Bir sabah namazı vakti uyku bastırır, sabah namazına kalkamaz. Öyle üzülür ve o kadar ağlar ki Allah-u Teâlâ onu affeder ve yetmiş bin namaz sevâbı bağışlar. Aradan birkaç ay geçer, yine bir seher vakti, yine bastıran uyku ve yine ilerleyen dakikalar. Vakit çıkmak üzeredir ki şeytan gelip ayağına dokunur, ‘Kalk namazını kıl!’ der. 
Bayezid-i Bistâmî şaşkındır; "Sen hiç böyle yapmazdın. Nasıl oldu da beni uyandırdın?" diye sorar. Şeytan "Hadi kalk kalk!" der, "Şimdi yine namazı kaçıracak, ağlayıp sızlayacaksın. Sana bir sevap yeter, niye 70 bin katını alasın?" 

Anneye Hizmet

Bir soğuk kış gecesi, yatağında uyuyan annesi su ister. Bayezid-i Bistâmî (ks) hemen fırlayıp testiye koşar ama içindeki su donmuştur. Derhal dışarı çıkar, çeşmeye koşar ama annesinin başına geldiğinde, kadıncağız dalmış gitmiştir. 
Uyandırmaya kıyamaz ama donmasın diye bardağı da bırakamaz. O halde saatlerce bekler. Kadıncağız bir ara uyanır, ‘su’ diye mırıldanır. Bayezid-i Bistâmî anında bardağı uzatır. Kadıncağız oğlunun başında beklediğini anlayınca, ellerini açar ve "Yâ Rabbî! Ben Tâyfur'dan (Bayezid-i Bistami) râzıyım. Sen de râzı ol!" diye dua eder.

Sünnete Uymayan Veli Olamaz 

Bir gün, Bayezid-i Bistâmî Hazretlerine yakınları:
- Efendim filan yerde büyük bir zat var. Fazilet ve keramet sahibi bir velidir. Ve daha başka sözlerle o zatı çok övdüler. Bunun üzerine Beyazıd-ı Bistami (ks) Hazretleri: 

- Madem öyledir. O halde o büyük zatı ziyarete gitmemiz lazım oldu. Buyurdular. 
Talebelerinden bazıları ile birlikte onun bulunduğu yere geldiler. Beyazıd-ı Bistami (ks) Hazretleri, bildirilen zatın, mescide doğru gitmekte olduğunu ve Ka’be yönüne tükürdüğünü gördü. Görüşmekten vazgeçip derhal geri döndü. Sonra o kimse hakkında şöyle buyurdu: "Dinin hükümlerini yerine getirmekte, sünnet-i seniyyeye uymakta ve edebe riayette zayıf birisine, nasıl olur da keramet sahibi denilir. Böyle bir kimsenin, Allah-u Teala’nın evliyasından olması mümkün değildir." Buyurdu. 

Onu Anlamak

Bayezid-i Bistâmî Hazretleri bir gün mescitte şöyle dua ediyordu "Allahım ! Beni, verdiğinle, kendinde varlık gören, alim, zahid, sofu, mutekarri kılma. Eğer beni, bir şeye layık kılacaksan, sana ait minicik bir şeye layık kıl, yani sana ait bir sırra, bir manaya ehil kıl." Ulemadan biri onun bu duasını eleştirip: 

- İlimde bunun yeri var mıdır? Diye sormuş. Hazret ona: 
- Sen her şeyi biliyor musun? Şeklinde karşı sual sormuş. Adam: 
- Her şeyi bilmiyorum tabi, deyince. 
- Söylediklerim senin bilmediğin ilmin kısmındandır, demiştir. 

 



Duaları

• Ya Rabbi! Senin için yaptığım ibadet, taat ve zikirleri hep gaflet ile yaptım. Gaflet hali devam ediyor. Allah'ım bana huzur ve zikir halini ihsan eyle. 
• Ey Allah'ım! Ey kusurlardan uzak olan, sonsuz kudret sahibi Rabbim! Sen ne dilersen yaparsın. Benim vücudumu öyle büyüt ki cehennemi ağzına kadar doldursun. Böylece başka kullarına yer kalmasın. Onların yerine ben yanayım. 
• Allah'ım! Fırtına, önüne kattığı karları nasıl derelere yığarsa, Sen de söz ve davranışı ile bana kötülük yapana nimetlerini öyle yığ. 
• Ey Rabbim! Birçok kulların seni cennet için istediler. Sen de onları cennetle meşgul ettin. Ben de beni senin sırlarına aşina kılmanı istiyorum.
Yol Notları
• Darb-ı Sak Kalesi, Su kemeri ve Amik Ovası’nda yer alan höyükleri görmenizi öneririm. 
• Yazın giderseniz, Kırıkhan kavunu güzel bir lezzettir. Sonbaharda yolunuzu düşürseniz üzüm, özelikle de Kırıkhan narlarını tatmanızı tavsiye ederim. Nar ekşileri de salatalarınıza güzel bir tat katacaktır. 
• Yol boyunca dinlenme tesisi azdır. Özelikle yemek konusunda tedbirli olmakta fayda var. Küçük birkaç tesiste alabalık yiyebilirsiniz. 
• Bayezid-i Bistâmî Hazretlerinin doğduğu şehir Bistam'da da türbesi bulunmakta. 
• Kırıkhan'a gidilmişken Meşhur kaplıcalarına da gidebilirsiniz.
Nasıl Gidilir?
İster Hatay, isterse Gaziantep'ten Kırıkhan'a karayolu ile ulaşabilirisiniz. Kırıkhan-Gaziantep karayolunun 5. km’sinden sola döndükten sonra, 2 km. uzaklıktaki Darb-ı Sak Kalesi'nde bulunan mana mekânını ziyaret edebilirsiniz.


ONDAN SÖZLER

• Ağyar ve biganelerle (gafillerle) beraber olmak, kalbe fütur, ruha dağınıklık ve gönle perişanlık verir 
• Her kalbin çarpıntısı kendi ecelinin ayak sesidir. 
• Günahlara bir defa, taatlere bin defa tövbe etmek lazımdır. (Yani yaptığı ibadet ve taatlere bakıp kendini beğenmek, o ibadeti hiç yapmamak günahından bin kat fenadır.) 
• Nefse; “Haydi Allah'a gidelim” dedim. “Olur” demedi. Onu bırakıp ben Allah'a yalnız gittim. 
• Yer ve gökte, Hak'tan başka birini görmeyeceğin bir an yakalamak için çabala. 
• Allah bir kimsenin yaptığı ibadetin sevabını yarına bırakırsa, o kimse ibadet etmemiştir. Çünkü müşahede ile ibadet edenin sevabı peşin verilir. 
• Hakk'a eren (dinin emirlerine) hürmeti muhafaza ettiği için ermiştir. Yolda kalan sırf hürmeti terk ettiği için geri kalmıştır. 
• Fazla arzu ile gönlünü öldüreni, lanet kefenine sarıp nedamet toprağına gömerler. Arzulardan vazgeçme haliyle nefsini öldüreni, rahmet kefenine sarıp selamet zeminine gömerler. 
• Allah bir kuluna rızasını lütfederse, o kul cennetteki köşkleri neden umsun? 
• Sofi; sağ elinde Allah'ın kitabı, sol elinde Allah Resulünün sünneti. Bir gözü ile cennete, öbürü ile cehenneme bakan. Dünyayı peştamal gibi saran, ahiretle üstünü örten ve bu ikisi arasından Mevlaya: “LEBBEYK ALLAHUMME LEBBEYK” (Buyur Ya Rabbi!...) diyendir. 
• Dünya: Dünya ehli için aldanış içinde aldanıştır. Ahiret: Ahiret ehline neşe içinde neşe. Allah sevgisi ise NUR'dan bir neş'edir. 
• Cennet nedir? Çocukların oyuncağıdır. 
• Cehennem insanı yakar, ama AŞK ATEŞİ de insanı yakar. Allah'tan uzak ve ayrı kalmanın verdiği ruhi azap ve ıstırap cehennemdeki işkenceden daha az elem verici değil ki. Ancak bunu Ârifler ve Âşıklar bilir. 
• Ey Sofu! Dikkatli ol, tüm peygamberlere verdiklerini sana verse, yine de sen şunu söyle: ‘Senden, Senden başkasını istemem.’ 
• O'nu, O'nun nur'u ile gördüm ve anladım ki: Her şey O'dur. (O’ndandır.)
• Allah'tan ihsan isteyenler, sıfat ismi ile dua etsinler. 
• Allah'ın zatını isteyenler ‘Allah’ zât ismi ile O'na dua etsinler. 
• Halk bana bakıyor ve kendileri gibi biri olduğumu zannediyor. Gayptaki sıfatımın nasıl olduğunu görseler düşüp ölürlerdi. 
• Evde (kalpte) ev sahibinden (Allah'tan) başkası olmamalıdır. 
• Muhabbet; dünyayı ve ahireti sevmemendir.

 



Bayezid-i Bistâmî Hazretleri (777-848) 
KİMDİR? 


Bayezid-i Bistâmî Hazretlerinin asıl adı; Ebu Yezid Tayfur bin İsa bin Şuruşan’dır. Doğum yeri olan Bistam; İran'ın kuzey doğusunda, Tahran-Meşhed karayolu üzerindeki Şahrud vilayetine bağlı küçük bir kasabadır. Doğduğu şehir Bistam’dan dolayı, Bayezid-i Bistâmî ismi ile meşhur olmuştur. 
Hz. Ömer (ra) zamanında feth edilmiş olup fetihten önce halkı mecusi (ateşe tapan) idi. Bayezid'in dedesi, önemli bir mevkii bulunan, tanınmış bir aileden geliyordu. Bu ailenin en önemli özelliği, beşeri münasebetlerde insan sevgisine büyük önem veren ve bu sevgiyi insanlar arasında yaymaya çalışan, din adamları (Mobedler) yetiştirmekle tanınmıştı. 
Nakşi tarikat silsilesinin büyük evliyalarındadır. Vahdet-i Vücutla ilgili sözleri, çok konuşulmuş ve tartışılmıştır. Vecd (ilahi aşk sarhoşluğu) halinde söylenen bu sözleri, çoğu insan anlayamadığı için bazen onu küfür ile itham edenler bile çıkmıştır. 
Bayezid-i Bistâmî Hazretleri 848 yılında vefat edince, Kırıkhan’da (başka bir rivayette de Bistam'da) defnedilmiştir. Türbeler süs ve gösterişten uzaktır. 

Âşık olsan Bayezid gibi kendini sat sen,
Vallah billah dünya haram, fırlatıp at sen,
Kanlar döküp gözlerinden geceye kat sen,
Bir lâhza şeytan mülki viran olur.
Hacı Bektaş-i Veli (ks)

Kaynaklar: 1- İrfan Özfatura; Âriflerin Sultanı Bâyezîd-i Bistami. 2- http://www.kirikhan.gov.tr/bbestami.asp

HASAN MAHİR

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize