Parantez Hayat Sermayesi Kulluk Sanatı Yansımalar İnsan'a Doğru Tefekkür Bahçesi Fikir Meydanı Mihenk Taşı Kalbin Dili Mesneviden Hikayeler
2016-03-04 12:41:43 Yönetici 0 Yorum

DİKKAT! HAYâSIZLIK YAYILIYOR…

İnsanlık mı Cinsellik mi önemli?

Göz neredeyse gönül oradadır. Kim ne tarafını ön plana çıkarıyor ise karşı cinsin muhatabını o noktalar ile değerlendirmesi kaçınılmaz hale gelebilir. Tabi bu noktada, haram olan göz zinasından sakınmak da ayrı bir konudur. Olaylar çok boyutludur…

Dikkat edilirse günümüz kadın giyiminde, din ve imanımızın tam aksine, kadının vücut hatları ön plana çıkarılmaktadır. Bu durum karşı cinsin ilgisini, hangi yönde çeker dersiniz? Vücut hatlarının, cinselliği ön olana çıkaran bir durum olduğu takdir edilecektir herhalde. Peki, insani bir yaklaşım için cinselliği değil, insanlığı ön plana çıkaracak olan bir kıyafet daha verimli bir iletişimi sağlamaz mı? Bunu okuyucularımızın takdirine bırakıyorum.

Genç kızlarımız, hatta yetişme çağındaki çocuklarımız neyi görürlerse onu model alırlar. Ekranlar, bu anlamda önem arz ediyor. Tabiî işyeri, mahalle, apartman ve aile çevresinde ön plana çıkan modellenecek kişiler de bu noktada önemlidir. Öğretmen, yazar, sanatçı (!) vb. etkili kimlikler de modellenme noktasında dikkat çekicidir.

Erkeklerin o dar pantolonları giymesi de aslında, ne sıhhat ve ne de rahat bir hareket için uygun değildir. Buna rağmen neden insanlar, o darlıkların içine hapsolunurlar? Bunların kısırlığa neden olabileceği de söz konusudur. 

Kendine değer vermeyenler, başkalarından değer dilenmek durumunda kalırlar. Ama bir karşılık bulamazlar. Fert ve toplum ilişkilerinde kişi ne almak istiyorsa onu vermelidir. Saygı görmek istiyorsanız, saygı göstermelisiniz. Hoşgörü ile muamele görmek istiyorsanız, hoşgörü ile hareket etmelisiniz. Siz öfke ile baktığınız kimseden tebessüm görebilir misiniz? Bu noktada “rüzgâr eken fırtına biçer” özlü sözünü hatırlamak gerekir.

Cinsel obje olmak istemeyen

Cinsel bir obje değil de insan olarak muamele görmek isteyen, ona uygun bir giyim ve tavır sergilemelidir. Müslüman kadının giyim ölçülerine, Nur Suresi 30-31. ayetlerde değinilmiştir. Ayette başörtülerinin omuzlar üzerinden salınmasının istenmesi, kadının güzelliklerinin en önemlilerinden olan saçtan sonra, göğüs kısmının da dikkatlerden uzak tutulmasına dönük bir emir olduğu unutulmamalıdır. 

Alt beden kıvrımlarının ön plana çıkarılması ise en inanılmaz hayâsızlık göstergelerinden sayılan bir davranıştır. Asıl olan kadın ve erkeğin cinsel bir obje değil, insani bir değer olarak görüntü verebilmesidir.

Hayâdan taviz verilemez

“Kolaylaştırmak, zorlaştırmamak, müjdelemek nefret ettirmemek”, müslümanın ana prensiplerindendir. Ama bu, yozlaşmayı ve özden uzaklaşmayı hoş görmek noktasına getirilmemelidir. Ölçüler ve hudutlar açık ve nettir. 

Eksik ve kusurlu olan haddini bilmeli, kendi durumunu kurtarmak için, dinin ölçüleriyle oynamaya kalkmamalıdır. Bu noktadaki cahilce cesaret, imanî açıdan da tehlikeye düşmeye sebebiyet verir. Yani, kimse dini ölçüleri kendine uydurmaya kalkmamalı, kendisi ölçülere uymaya çalışmalıdır. Eksikleri ve hatayı kabullenmek de irfandandır.

Ateş ile barutu bir araya koyanların, neticedeki patlamadan şikâyet etmeye hakkı yoktur. Bu noktada kız-erkek münasebetlerinde, dini hassasiyeti olanların, helvet-i sahiha denilen, üçüncü kişilerin müdahil olamayacakları ortamlardan uzak durmaları gerekir. Sosyal kontrolün azaldığı toplumlarda, bazen değil üçüncü kişiler, toplum bile etkili olamamaktadır. Böyle durumlar, hayâ ve iffetten tamamen uzaklaşıldığının acı göstergelerindendir.

Herkes “el değmemiş hayat arkadaşı” arıyor. Ama flört dönemindeki bazı aşırılıkları da meşru görüyor. Bu, bir çelişkidir. El değmemiş isteyen el değdirmemeli, göz değmemiş isteyen; yan gözle veya şehvet gözüyle bakmamalıdır. Cinsel obje olmayı kendine yediremeyen de, cinselliği ön plana çıkaran hayâ ve iffetten uzak kıyafetler ile sokakta ve insanlar arasında dolaşmamalıdır.

Hayâsızlık imanı götürüyor!

Yani, bazı şeyleri yazıyla bile tahlil etmeye hayâ duygusu mani oluyor. Yaşayışında ve giyim tarzında hayâ sınırlarını zorlayanın, iman dairesinde olması tehlikeye girmiştir. Bu noktada, herkes kendi durumunu yeniden gözden geçirmek durumundadır. Rabbim insanlığı ve hususiyle Müslüman olduğunu düşünenleri hayâdan mahrum etmesin. (Amin)

Eski savunma sistemlerinde, iç kale, dış kale, coğrafi sınır gibi geçiş noktaları vardı. Bunun gibi imanı koruyan sınırlar da vardır. Farz, vacip, sünnet ve adaptan mahrum bir imanı muhafaza etmek mümkün olmaz. Haram, mekruh ve günaha dalan kimseye, inandığını söylemesinin faydası olmaz. Dini hayat, bütünlük ifade eder. Kim ne kadarına erişmiş ise dini ve imanî güzelliklerden o kadar istifade eder. 

İslam’ı bir değer olarak görüyor isek, onun güzelliklerini hayatımıza taşımaya gayret etmeli, iman ve hayâdan mahrum olanların dümen suyunda basit bir taklit objesi olmamalıyız. Herkes durumunu gözden geçirmeli, nerde olmak istediğine karar vermelidir.

Kötülüklerin böylesine yaygınlaşabilmesi, Müslümanların ciddi bir farz olan “iyiliği tavsiye ve kötülükten uzaklaştırma” vazifesini terk etmelerinden dolayıdır. Bunun yerine ikame edilmeye çalışılan “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” sözünün neticesini anlayabilmek için kendi evlat ve torunlarımızın durumuna bakmamız yeterlidir sanırım. 

O yılan semirdi, bizi de yutacak hale geldi. Hayâ ve iffet, ikinci plana itildi. Ya Rab bizi affet, rahmetinle muamele et. Bize, şuur ve iz’ân ihsan et, bizi kendine lâyık kul et. (Âmin)

 

DR. HÜSEYİN EMİN SERT

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize