Parantez Hayat Sermayesi Kulluk Sanatı Yansımalar İnsan'a Doğru Tefekkür Bahçesi Fikir Meydanı Mihenk Taşı Kalbin Dili Mesneviden Hikayeler
2016-03-04 13:40:59 Yönetici 0 Yorum

MAKSAT ‘KERAMET’ DEĞİL ‘İSTİKAMETTİR’

Keşif keramet hevesi

Bazıları tasavvufu, sufiliği, keşif ve keramet gösterme yolu zannederler. Veli, Evliya denilince de kerametler gösteren, harikulade haller zuhur eden kimseleri akıllarına getirirler. Oysa en büyük keramet, Kur’an ve Sünnet’ten kıl payı sapmadan, dosdoğru olmak anlamına gelen istikamettir.

Nefis, keramet ve olağanüstü şeyler görüp zevklenmek ister. Hâlbuki Allah-u Zülcelal, şöyle emreder: “Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte, bu dosdoğru dindir.” (Beyyine; 5)

Yüce Allah’ın gösterdiği istikamette gidenler O’na ulaşır. Buna ilahi rızaya kavuşmak denir. Bir ayet-i kerimede bu manaya şöyle işaret buyurulur: “Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, ebedi olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel köşkler vadetti. Allah’ın rızası ise bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu, büyük başarıdır.”(Tevbe; 72) Ayette de belirtildiği gibi Allah’ın rızasından daha büyük bir şey yoktur. Bu müjdeden başka bir yücelik ve güzellik arayanlar aldanmıştır.

İmam-ı Rabbani Hazretlerinin beyanıyla, “Tasavvuf yoluna girmekten maksat, Allah’ın rızasını kazanarak, imanda yakîni elde etmektir. Tasavvuf yolundan diğer bir maksat ise amele ait hükümleri yerine getirmekte kolaylık kazanmak ve nefs-i emmare tarafından ibadete karşı gelen zorluğu, ağırlığı gidermektir.” 

Tasavvuf ehlinin büyüklerinden olan İmam-ı Rabbani Hazretlerine göre, “Sofiyenin yolu, şeri ilimlere hizmetçidir, yoksa Şeriat’a ters düşen bir iş değildir.” 

Yine, büyük İmam’ın beyanlarına göre; “Tasavvuf okulları arasında Nakşibendi yolu bu maksadın; yani, imanda yakînin ve amelde kolaylığın hâsıl olması için en üstünü ve en uygun olanıdır. Çünkü bu yolun büyükleri Sünnet’e uyarak, bidatlerden şiddetle kaçındılar, yani her hususta Efendimiz aleyhissalâtu vesselâma tabi olmayı kendilerine vacip kıldılar.

Bunun için o büyüklerin kendilerine, keşif ve kerametten bir şey hâsıl olmasa da Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme mutabaat (uymak) devleti hâsıl olunca, ferahlandıklarını, müjde haberi almış gibi sevindiklerini görürsün. Ama kendilerinde keşif ve keramet bulunduğu halde, Sünnet’e uymakta gevşeklik hissederlerse, o halleri kabullenmez ve onlara itibar etmezler.”

Sünnete uymak ve kötü ahlaktan kurtulmak

Sehl b. Abdullah Tusteri rahmetullâhi aleyhi ise bu hususta, “Kerametlerin en büyüğü, kötü ahlaklardan birisini terk edip onun yerine iyi ahlak sahibi olmaktır.” demiştir.

İmam-ı Şarani rahmetullâhi aleyhi ise şöyle der: “Sünnet’e uymaktan daha büyük keramet yoktur. Bunlar kime verilir de o hala daha başka şeyler ararsa gerçekten bu kimse davasında yalancı, sözlerinde iftiracı yahut gerçek ilmi elde edememiş zavallı birisidir. Böyle bir kimse, sultanın huzurunda bulunma nimetine ulaşmışken, bununla yetinmeyip ahırdaki hayvanların hizmetiyle meşgul olan hadime (hizmetçiye) özenen kimseye benzer.”

Tasavvufu, kerametler elde etmek için bir araç gibi görenler hem aldanmış hem de amaçlarına ulaşamamışlardır. Bu hususta Şazeliye tarikatının piri Ebu’l- Hasan Şazeli rahmetullâhi aleyhi şöyle der: “Devamlı keramet isteyen ve ona ulaşmak için kendini zorlayana keramet verilmez. O ancak kendinde ve amelinde bir şey görmeyen, devamlı Allah-u Zülcelal’in muhabbetiyle meşgul olan, O’nun fazlına nazar eden, nefsinden ve amelinden ümidini kesen kimseye verilir.”

 

Ehl-i Sünnet üzere olmanın önemi

Yazılanlardan anlaşılacağı üzere, en büyük keramet; doğru bir itikad üzere olup Kur’an ve Sünnet’ten taviz vermeden istikamet üzere olmaktır. Hazreti Hace Ubeydullah Ahrar rahmetullâhi aleyhinin şu sözü, bu hususta asla unutmayacağımız bir ölçü olmalıdır: 

“Mesela, bütün haller ve vecdler bana verilse, fakat Ehl-i Sünnet vel-Cemaat itikadına uygun olmasa, o haller şekavet ve hızlandan (saadetten mahrumiyet ve rüsvaylık) başka bir şey saymam. Ama Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat itikadı bana verilse de, bütün hal ve vecdlerden tamamıyla mahrum edilsem bundan dolayı hiç üzülmem.”

M. HAMZA KAFKASLI

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize