Parantez Hayat Sermayesi Kulluk Sanatı Yansımalar İnsan'a Doğru Tefekkür Bahçesi Fikir Meydanı Mihenk Taşı Kalbin Dili Mesneviden Hikayeler
2016-03-16 11:25:39 Yönetici 0 Yorum

DİNİN ÖLÜYOR!

Uyanın ey uykudakiler!

Uyanın ey gafiller! Uyanın, ey uykudakiler! Uyanın da İzzet ve Celal sahibi Allah’ın rahmetine koşun. Kimin ki günahları ve hataları gittikçe artar, bunları işlemekte devam eder ve tevbe de etmez, pişmanlık duymazsa sonunda toparlanıp işi tevbe ile bağlamadığı takdirde, küfrü isteyerek ölmüş olabilir.

Ey Allah’ın kulları! Tevbe ediniz, bir daha işlememek azmiyle günahlardan dönünüz!

Melekler sana ağlıyor

Vah sana ki, ömrün tükeniyor fakat senin haberin yok. Bu ahiretten kaçış ve hep dünyaya yöneliş, böyle ne zamana kadar devam edecek?

Yazık sana! Senin rızkını senden başkası asla yiyemez. Senin cennetteki veya cehennemdeki yerinde, senden başkası asla mesken tutamaz. Hiç şüphe yok ki, şu halinle gaflet sana mâlik (sahip) olmuş. Hevâi arzular seni esir etmiş. Bütün düşüncen, bütün himmet ve gayretin; yemek, içmek, evlenmek, uyumak ve diğer emellerine nâil olmak üzerinde dolaşıyor.

Helal haram demeden tıkıştırdıktan sonra, senin himmet ve gayretin, imansızlarla münafıkların himmet ve gayretlerinin aynıdır. Senin kalbinde ne hâkim ise dinin işte odur. Senin en başta gelen dinin, kalbinde olandır.

Ey miskin! Kendine ağla. Şu perişan haline ağla. Mesela, çocuğun ölürse adeta üzerine kıyamet kopuyor. Fakat dinin ölüyor, dininin esasları ayaklar altında çiğneniyor da sen hiç aldırış bile etmiyor, bu duruma hiç ağlamıyorsun. Sana müvekkel melekler, senin dininin esasları hususundaki bu hüsranını gördükçe sana ağlıyorlar.

Ömrünü fırsat bil, geçip gidiyor…

Hayatta olduğunuz müddetçe, ömrü fırsat biliniz. Bir müddet sonra hayat kapısı kapanacak, bu dünyadan ayrılacaksınız. Gücünüz yettiği müddetçe hayırlı işler yapmayı ganimet biliniz. Tevbe kapısı açıkken ve elinizde bu imkân varken, bunu fırsat biliniz. Tevbe ediniz. Dua etmeye imkânınız varken, dua ediniz. Salih kimselerle beraber olmayı fırsat biliniz.

İtaat edenin rızkı artar

Nefis Allah’a itaat ettiği zaman, onun rızkı her yandan bol bol gelir. İsyan ettiği ve kibirlendiği zaman ise rızka sebep olan vasıtalar ortadan kalkar. Üzerine ezâ ve cefalar musallat edilir. Böylece nefis helak olur, mahvolur. Onun dünyası da, ahireti de hüsrandır.

Allah’a itaat eden nefsin sahibi, daima hizmete ve yardıma mazhar olur. Nerede bulunur ve nereye giderse, Allah onun kısmetini kendisine ulaştırır. Çünkü ondan razıdır. Allah’a itaatkâr olan nefsin sahibi, üzerine farz olan vazifeleri gönül sevinci içinde ve hiç bir külfet duymadan edâ eder. Hem de kalbi Allah’tan başka şeylerden arınmış, uzuvları da dünyalık ve onun fuzûliyâtını kazanma sıkıntısından kurtulmuş olarak.

Ey nimetlere gark edilmiş kişi! Sana verilen nimetlere şükret. Aksi halde, o nimetler elinden alınır. Şükür ile nimetlerin kanadını kes. Aksi halde o nimetler yanından uçar gider.

Ahiret için endişelen, dünya için değil!

Ey Oğul! Ahiret endişesini dünya endişesinin önüne al. Eğer böyle yaparsan her ikisini de kazanır, her ikisinde de kârlı çıkarsın. Dünya endişesini ahiret endişesinin önünde tuttuğun zaman ise senin için bir ceza olmak üzere, her ikisinde de hüsrana uğrarsın.

Sen, emrolunmadığın şeyle nasıl iştigal edersin? Dünya sevgisini kalbinden çıkardığın zaman, İzzet ve Celâl sahibi Allah, dünyevi meseleler hususundaki yardımıyla sana güç kuvvet verecek, muvaffakiyet bahşedecek, dünyadan nasip alma zamanını sana bildirecektir. Bu takdirde, dünyalık olarak elde ettiğin bir şeyde de bereket olacaktır.

Mümin hem dünyası için çalışır hem de ahireti için. Dünyası için kendisinin oradaki ihtiyacı kadar çalışır. İhtiyaç miktarına kanaat eder. Tıpkı yolcunun yoldaki ihtiyaç miktarı kadar nevale alması gibi. O, dünyadan bundan daha fazlasını almaz.

Cahilin bütün düşüncesi dünyadır, dünyalıktır, dünyevi şeylerdir. Arifin düşüncesi ise ahirettir, Allah’tır. Eline dünyalık olarak bir parça ekmek geçer ve nefsin de sırf daha başka şeylere nail olamadığı için seninle çekişir ve hevâi-şehevi arzular peşinde koşarsa o zaman sen, ancak bir lokma ekmek bulmaya gücü yetebilen kişiyi gözünün önüne getir.

Senin için, nefsine buğz edip İzzet ve Celâl sahibi Allah hakkı için ona düşmanlık göstermedikçe kurtuluş yoktur.

 

Fırtınalar seni yıkmasın!

Musibetler üzerine yağdığı hallerde bile daima İzzet ve Celal sahibi Hakk’ın huzurunda ol. Sen, O’nun sevgisinin basamağında duruyorsun. Bu, Allah’ın huzurunda bulunuş ve sevgi basamağında duruş halini hiç bozma. Rüzgârlar ve fırtınalar seni yıkmasın! Süngüler seni delmesin, sana dehşet vermesin.

Bu takdirde, gerek zahiren ve gerekse bâtînen sabit olursun. Öyle bir makamda bulunursun ki, orada faniler (yaratılanlar) yoktur, dünya yoktur, ahiret yoktur, haklar yoktur, hazlar yoktur, elem yoktur, zevâl yoktur. Aziz ve Celil olan Allah’tan gayrı hiçbir şey yoktur. Fanileri görmek ve aile efradının geçimi sana dert olmaz.

Nail olduğun nimetlerin azlığı veya çokluğu, övülmek veya zemmedilmek, ikbale kavuşmak veya ikbalden olmak sebepleriyle bu halini değiştirme. İşte o zaman; insanların, cinlerin, meleklerin ve diğer varlıkların idrakinin ötesinde, Allah ile beraber olursun. Bak, birisi ne de güzel söylemiş: “İçin dışın hakikaten doğru ise ne âlâ. Değilse bizden uzak ol!”

 

SEYYİD ABDULKADİR GEYLANî (K.S)

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize