Parantez Hayat Sermayesi Kulluk Sanatı Yansımalar İnsan'a Doğru Tefekkür Bahçesi Fikir Meydanı Mihenk Taşı Kalbin Dili Mesneviden Hikayeler
2016-03-16 13:48:35 Yönetici 0 Yorum

GERÇEKTE RAMAZAN’DA NELER YAPILIR?

Kur’an ayı Ramazan

Ramazan eğlence zamanı mı?

Ramazan deyince aklınıza ne geliyor? Bir an bu soruyu durup düşünelim. Levanten kültürünün yansıması, tüketimi alabildiğine artırmaya yönelik iftar ve sahur programları, direklerarası ve kanto, güllaç, baklava…?

Televizyon aracılığıyla evlerimizin baş köşelerine giren, çocuklarımızın dimağlarına yerleşen ve bilinç altımıza kazınan popüler kültür ve kapitalist tüketim zihniyeti, Ramazan’la beraber bizlere neleri dayatıyor?...

Peki, bir de şöyle düşünelim: “Ya Müslümanların yegâne rehberi Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, Ramazan deyince ne anlıyordu?...”

Efendimiz için Ramazan demek, Mukabele demekti. Mukabele; lügatte ‘yüzleştirme, mukayese etme’ anlamlarına gelirken; din ıstılahında, Cebrail aleyhisselamın, her sene Ramazan-ı Şerif’te, o zamana kadar nazil olan ayetlerin, ders tarzında tekrar edilmesine ve dinlenilmesine verilen addır. (1)

Kur’an zamanı…

Her sene Kur’an-ı Kerim, baştan sona, Efendimiz (sav) ve Cebrail (as) arasında okunur; böylece münafık ve kâfirlerin Kur’an-ı Mecid’in sıhhatine lâf söylemeleri önlenirdi.

Ramazan-ı Şerif’in mukabele ayı olması, sadece Allah Resulu ve Sahabe-i Kiram için değil; onların izinden giden ecdadımız için de öyledir. Devlet-i Aliyye-i Osmaniye zamanında, Ramazan-ı Şerif geldiğinde, medreselerdeki hocaefendiler ve talebeler, Anadolu ve Rumeli’ne dağılır ve en uzak köylerde dahi mukabele okuyarak; cemaatin feyizlenmesini ve Kur’an tilâveti ile umumî musibetlerin defi için gayret gösterilirdi.

Bendenizin çocukluğunda, memleketimizde dini hayata en uzak evlerde dahi, hafızlar mukabele okuması için davet edilirdi. Şimdi, maalesef bu feyiz ve bereketten mahrumuz.

Mahrum olduğumuz, sadece Ramazan-ı Şeriflerde okunan mukabele feyzi değil. Kur’an’dan uzaklaşmakla; Ramazan-ı Şerif’in feyzinden ve bereketinden de uzaklaşıyoruz. Zira Ramazan-ı Şerif; Kur’an ayı olması hasebiyle, cem edici bir aydır ve içinde Kadir Geces’ini barındırması nedeniyle, tüm bereket ve füyuzata camidir. Ramazan ayını nasıl geçirirsek, tüm senemizi de aynı geçiririz. (2) İsyanla, günahla ve fitne ile geçirilen Ramazan-ı Şerif’in tüm senesi de aynı hal üzere geçer.

Sahurun önemi

Ebu Said-el Hudri’nin naklettiği bir hadis-i şerifte Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem: “Sahur yemeğinde bereket vardır. Bir yudum su bile içecek olsanız, sahura kalkmayı ihmal etmeyiniz. Çünkü sahura kalkana Allah rahmet eder, melekler de bağışlanmaları için dua ederler.” (3) buyuruyor.

Efendimiz (sav) sahur yemeğini imsaka yakın bir vakit yerdi. Sahur yemeğini geciktirmek, iftarda ise acele etmek sünnettir.

Sahura kalkmakla, hem gündüz açlıktan kaynaklanacak sıkıntı hafifletilmiş olur hem de en bereketli vakit olarak zikredilen Seher vaktinin füyuzatından istifade edilir.

Sahura kalkanlar, imkânları ölçüsünde teheccüd namazını da ifa etmeye gayret etmelidirler. Sahuru sadece yemek vakti olarak görmemeli; dua dua yalvarmalı, senenin en feyizli günlerini, tazarru ve zikir ile süslemelidir.

Ramazan-ı Şerifte ibadet

“Oruç tutan insanın uykusu ibadettir, susması da tesbih sayılır. İyilik ve ibadetlerine kat kat sevap verilir. Duası kabul olunur, günahları da affedilerek silinir.”(4) hadis-i şerifinden anlaşılacağı üzere, oruçlu insanın uykusu dahi ibadettir. Ancak Ramazan-ı Şerif’in kendisine mahsus füyuzatından istifade etmek için Ehlullah bu ayı, hususî olarak değerlendirmeye gayret sarf etmişlerdir.

Ramazan-ı Şerif’in her gecesini bir ‘Leyle-i Kadir’ yapmak bizim elimizde. Allah dostlarının da beyan buyurdukları üzere, zaten mü’min her geceyi Kadir, herkesi ise Hızır (aleyhisselam) bilerek, hiçbir vakitten ve hiçbir kimseden feyizsiz ve bereketsiz kalmaz.

Oruç tutmamanın cezası nedir? Ramazan-ı Şerif ümmet-i Muhammede tahsis edilmiş, feyizli ve mübarek bir aydır. Nitekim Ebu Hureyre radıyallahu anhunun bildirdiği üzere, Efendimiz (sav) “Hiçbir mazereti olmadan, bile bile Ramazan’da bir gün oruç bozan kimse, bir sene boyu oruç tutsa dahi kâfi gelmez.” (5) buyurmaktadır. Yaşlılık veya seferîlik gibi herhangi bir özre sebep olmadan Ramazan orucunu terk eden kimsenin mahrum olacağı hasene ve ecrin yanında, gireceği vebalin büyüklüğü izahtan varestedir.

Maalesef günümüzde rastlıyoruz ki ebeveynler bulûğ çağına girmiş ve öğrenci olan çocuklarına imtihanlarda veya derslerde başarısız olma korkusuyla oruç tutturmuyorlar. Hâlbuki yukarıdaki hadis-i şerifin iktizasınca, evlâdının istikbalini düşünen bir annenin böyle bir büyük vebali üstlenmesi, hem de çocuğuna günah yazdırması vahim bir hatadır.

Evlâtlarımızı daha erken çağlardan itibaren ibadet-ü taata alıştırmamız gerekirken, lise çağındaki bir çocuğun “Dershaneye gidiyorsun, ÖSS’de başarısız olursun” gibi sudan bahaneler ile oruçtan men edilmesi, fevkalâde vahim bir iştir. Unutmayalım ki diploma ile kurtulacak istikbal ancak kabir kapısına kadar olan zamandır, oruç ile kurtulacak istiklâl ise ebedidir.

Teravih Namazı

Cemaat ile kılınan namaz ile tek başına kılınan namaz açısından büyük farklar vardır. Hele ki Ramazan-ı Şerif ayının getirdiği manevî feyiz ve bereketler, Müslümanların birbirleri ile kaynaşmaları ile daha da güzel anlaşılır.

Ramazan-ı şerife has olan teravih namazının en faziletli şekli, iki rekâtta bir on selâm ile kılmaktır. Ancak dört rekâtta bir selâm vermek suretiyle de kılınabilir. Teravih namazı yatsı namazından (farzından) önce kılınamaz. Kılınırsa teravih namazının iadesi gerekir. Ancak vitir namazı, teravihten önce kılınabilir.

Ramazan-ı Şerif ve Günahlar

Bu ayda, ister büyük isterse küçük olsun tüm günahlardan uzak durmaya hususî bir çaba sarf etmeli, hakikaten ay sonunda, maddî bayramın yanında bir de manevî bayram yaşayarak, affedilmişler zümresine girmeye çalışmalıdır. Alvarlı Muhammed Lütfi Efendi Hazretlerinin buyurdukları gibi:

Mevlâ bizi afvede
Gör ne güzel ıyd olur,
Cürm ü hatalar gide
Bayram o bayram olur.


Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun…

Dipnotlar: 1- Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid Tercümesi, VII, 316. 2- Mektubat-ı Rabbanî, c. 1, 162. Mektup. 3- Müsned, 3: 44. 4- Kenzü’l-Ummal, 3, 327. 5- İbn-i Mâce, Sıyam: 14.


AHMED HALİLOĞLU

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize