Hz. Peygamber İslam Büyükleri Tarih Kıssa Kuran'ın Işığında Sahabeden Esintiler
2016-03-23 14:14:53 Yönetici 0 Yorum

SADAKA, İŞTE BÖYLE VERİLİR!

Hakan Bey’in Üsküdar’da çocuk ayakkabıları satan iki dükkânı vardı. Dükkânın birinde kendisi, diğerinde ise oğlu duruyordu. Biz dükkânları ayırmak için “Hakan 1, Hakan 2” diye takılırdık. Yüzü kızarır, sanki iki dükkânı olmak suçmuş gibi mahcup olur, “Biz emanetçiyiz avukat Bey. Sahibi O (Celle Celaluhu)” derdi.

Dükkânlardan birisi pasaj içindeydi. Ben, her gün yazıhaneme giderken, onun dükkânının önünden geçerdim. O gün de dükkânın önünden geçiyordum. Okullar tatil olmuştu. Hakan Bey, yazlık sezon ayakkabılarını dükkânın vitrinine yerleştiriyordu. Selam verdim.
- Buyursunlar efendim. Gelin bir kahve içelim. Daha sona işinize bakarsınız, diyerek, beni içeri davet etti.

İçeri girdim. Kısa bir süre sonra, kahvelerimiz gelmişti. Kahvemi yudumlarken, vitrinin önünde koltuk değneklerine tutunmuş 11-12 yaşlarında engelli bir çocuk dikkatimi çekti. Çocuk, gözlerini dört açmış, adeta büyülenmiş gibi Hakan Bey’in düzenlediği vitrindeki spor ayakkabılara bakıyordu. Bu sırada, Hakan Bey’in de vitrin önündeki engelli çocuk dikkatini çekmişti.

Nedense sonra ayağa kalktı. Çocuğun yanına gitti.
- Hoş geldin. Zannediyorum ayakkabı bakıyorsun. Buyur içeri gir, içeride çok daha yeni ve güzel ayakkabılarımız var, dedi. Çocuk:
- Şeyy, ayakkabılar güzel ama bir ayağım doğuştan eksik. O yüzden ben bir çift ayakkabı alamıyorum.
- Düşündüğün şeye bak, hiç önemli değil. Her şeyi tam olan insan var mı? Kiminin eli, kiminin kolu, kiminin bacağı, kiminin aklı, kiminin imanı... Keşke sevgimiz, imanımız eksik olacağına elimiz, ayağımız eksik olsaydı.

Bu ifadeler çocuğun kafasını karıştırmıştı. Anlamsız bakışlarla şöyle dedi:
- Efendim anlamadım, özür dilerim.
- Çok basit. Önemli olan imanımızın tam olması... Zaten cennette hiçbir eksiğimiz olmayacak. Hatta dünyada iken eksikleri olanlar, sabreder ve şükrederlerse ahirette kat be kat ödüllendirilecekler.

Çocuk gülümsüyordu. Eksikliğine dair acıları hafiflemişti sanki.
- O baktığın vitrindeki ayakkabı sana çok yakışır. Gel bir deneyelim istersen.
- Ama üzerinde 30 lira yazıyor. O kadar param yok. Ben onu alamam ki!
- Tamam, o zaman. İstersen gel seninle pazarlık yapalım. Senin için indirim sezonunu öne aldım. Ayakkabının fiyatını 10 lira indirdim. Bu arada sen öğrenci misin?
- Evet, öğrenciyim efendim.
- Güzel! … 10 lira da öğrenci indirimi yaptım. Geriye kaldı 10 lira. Sen zaten tekini alacaksın. Beş lira verebilirsen ayakkabı senin olur. Endişen olmasın, diğer ayakkabıyı ben başka bir engelli müşterime satarım. Ne dersin bu teklifime?

Çocuğun aklına bu iş yatmıştı. Pantolonun paçasını sıyırdı. Yanı açılmış bir eski ayakkabı ortaya çıktı. Bu sırada Hakan, beynimi donduran bir teklifte bulundu çocuğa:
- Gel, ayağındaki bu ayakkabıyı bana sat.
- Ama bu ayakkabı çok eski. Baksanıza her tarafı yırtılmış, sökülmüş. Ne işinize yarayacak ki?
- Onun antika değeri var. Bu ayakkabı karşılığında sana 30 lira veririm.

Hakan cebinden 30 lira çıkararak çocuğa uzattı. Çocuk bu teklifi kabul etti.
- Tamam, kabul ediyorum ama ben de size 10 lira indirim yapmak istiyorum, dedi ve Hakan Bey’e 10 lirayı geri verdi.

Yaşanan bu manzara karşısında gözlerim dolmuştu, içimden şöyle dedim: “İşte, sadaka böyle verilir.”


ALİ DEMİREL

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize