Hz. Peygamber İslam Büyükleri Tarih Kıssa Kuran'ın Işığında Sahabeden Esintiler
2016-03-23 14:38:53 Yönetici 0 Yorum

MAUN SURESİ: ‘YAZIKLAR OLSUN O NAMAZ KILANLARA!’

Surenin Meali

1. Dini yalanlayanı gördün mü?
2. İşte o, yetimi itip kakar.
3. Yoksulu da doyurmayı teşvik etmez.
4. Yazıklar olsun o namaz kılanlara.
5. Onlar, namaz konusunda yanılgı ve gaflet içindedirler.
6. Onlar, gösteriş yaparlar.
7. Hayra ve yardıma engel olurlar.

Maun suresinin diğer adı “Din” suresidir. Bu sure, Kureyş’in güven içinde yaşaması, dine inanmayı, Allah’a iman ve ibadeti gerekli kılmakla beraber, inkârda inat etmelerini içerir.

Ayet-i kerimede geçen “Din”den maksat; ahiret günü, hesap günü ve öldükten sonra diriliştir. Dini, yani ahireti inkâr edenler “Mâûna” yani yetime ve fakire yardım etmeye de engel olmaktadırlar. Çünkü onlar (bu dine inanmayanlar), yetim ve fakirlerden menfaat beklemezler, ancak ahirete inananlar, Allah için yetim ve fakire yardım ederler.

Sure Nasıl İndi?

Bu sure, Âs b. Vâil, Velid b. Muğîre, Ömer b. Hişam (Ebu Cehil) hakkında nazil olmuştur. Yetimin biri, malını istemek üzere Ebu Cehil’e gider. Ebu Cehil ise yetime hiç aldırmaz ve yanından kovar.

Kureyş’in ileri gelenleri “Muhammed sallallahu aleyhi veselleme git, o malını alır ve sana verir” dediler. Çocuk doğruca Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin yanına gitti ve olayı arz etti. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem çocuğu yanına alarak, Ebû Cehil’in bulunduğu yere geldi. Yetimin hakkını vermesini söyledi. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemi karşısında gören Ebû Cehil, hiç itiraz etmeden yetimin malını iade etti.

Ebû Cehil’in bu uysallığını gören müşrikler, “Sen de sapıttın, Muhammed gibi çocuklaştın” diye onu küçümsediler. Ebû Cehil tuhaf bir haldeydi. Onlara şöyle dedi: “Hayır, siz de benim yerimde olsaydınız, aynı şeyi yapardınız. Çünkü onun sağında ve solunda birer mızrak gördüm. Vermeyecek olsam bana saplanacaktı.”

Yine Ebu Süfyan b. Harb, her hafta iki semiz koyun keser ve ziyafet verirdi. Bir gün, bir yetim geldi ve biraz et istemişti. O da elindeki asası ile onu iterek yere düşürmüş ve kovmuştur. Surenin ilk üç ayeti, bu ve benzeri olaylar üzerine nazil olmuştur.

Son dört ayet ise Medine münafıkları hakkında nazil olmuştur ki onlar gösteriş olsun diye namaza gelirlerdi, yalnız başına oldukları zaman ise namazı terk ederlerdi. (Suyutî, Esbab-ı Nuzul, 122)

Kısa Tefsiri

1. Dini yalanlayanı gördün mü?
Her şeyi tesadüf ve başıboş sanan, verilen tüm nimetlerin kendi malı ve kazanımı olduğunu zanneden, öldükten sonra ahiretin, hesap ve ikabın (cezanın) olmadığını zannedeni gördün mü? Nasıl namazdan gafildir. Her türlü hayır ve yardımı engellemektedirler. Bütün bunları yapanlar ancak dinden ve ahiretten gafil olanlar ve dini, yani ahireti inkâr edenlerdir.

2. İşte o, yetimi itip kakar,
Yetimi ve öksüzü ancak dini inkâr eden, ahirete inanmayan itip kakar. Hakkını vermez ve malını yer. İmanlı bir mü’min fakiri korur, yetime yardımcı olur. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmaktadır: “Kim, akıl baliğ olana kadar bir yetimi barındırırsa ona cennet vacip olur.” (Müsned, c. 4, No. 344; Taberânî, Kebîr, c. 9, No. 300)

Ayrıca “Sofraların en hayırlısı içinde yetimin bulunduğu sofradır.” (Kenzu’l-Ummal, c. 3, No. 6040) buyurarak, yetime ve yoksula gereken yardımın yapılmasını teşvik etmiştir.

3. Yoksulu da doyurmayı teşvik etmez.
Yoksulu ve fakiri doyurmak imanın gereğidir. Bu ayet-i kerime, bunu ifade etmekle beraber, şu iki noktaya da vurgu yapmaktadır:

Birincisi, yoksulu bizzat doyurmayı teşvik etmektedir. İkincisi de başkalarına da yoksulu doyurma ve yardımcı olmayı teşvik etmek de imanın gereği olarak ifade edilmektedir.

İnsanın doyması en önemli ihtiyacıdır. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde en önemlisini zikrederek, diğer ihtiyaçlarının da giderilmesi gerektiğine ima etmektedir. Onlarda yoksulun giyecek ve barınma ihtiyacı gibi ikinci ve üçüncü derecede ihtiyaçlarını karşılamaya da teşvik vardır.

4-5. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, namaz konusunda yanılgı ve gaflet içindedirler: Yüce Allah, “Namaz insanı kötülüklerden alıkoyar.” (Ankebut, 45) buyurmuştur. Ancak bu ayette gafletle gösteriş ve riya için kılınan namazın insanı kötülükten korumayacağını belirtmektedir.

Başka bir ayet-i kerimede ise şöyle buyrulmaktadır: “(Münafıklar) namaza üşene üşene kalkarlar” (Tevbe, 54)
    


Veyl: “Yazıklar olsun, vay haline, eyvahlar olsun” demektir. Bu surede “veyl” üç zümreye tahsis edilmiştir. Birincisi, gafletle namaz kılanlar. İkincisi, riyakârlık yapanlar. Üçüncüsü, elindeki eşyasından başkasının ihtiyacını gidermek için vermeyenler. (Mefatihu’l Gayb) Yüce Allah bu ayette “An salâtihim” Yani; “Namaz konusunda” buyurdu.

Namaz içinde yanılmak “Sehiv secdesi”ni gerektirir ve bu günah değildir. Bilakis insanın beşeriyet icabı dalgınlık ve hata sonucu namazın kaç rekât kıldığını bilmemek ve ne okuduğunun farkında olmamak gibi hata ve kusurlardan dolayı yanılma olur ki bunlardan farzın tehiri ve vacibin terki durumunda sehiv secdesi ile tamamlanır. Sünnetlerde yanılma ve unutma ise bir şey icap etmez.

Burada anlatılmak istenen namazı önemsememek, namaza değer vermemek, namazın nefsine ve ruhuna olan faydası ve Allah katındaki değeri, kulluk gereği ve Allah’ın emri olması gibi hususlarda gaflet ve yanılgı içinde olmaktır ki yüce Allah’ın “Yazıklar olsun!” hitabı ile kınadığı husus budur.

Namazda yanılma hususunu Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bu ayeti okuyarak şöyle izah etmişlerdir: “Allahu Ekber! Sizden birinizin bir vakit namazı vaktinde uyanık bir şekilde kılması, bütün dünyanın kendisine verilmesinden daha hayırlıdır. Namazı gafletle kılan o kimsedir ki kıldığı zaman, namazın hayrını ummaz, terk ederse Allah’tan korkmaz.” (Suyutî, Durru’l Mensur, c. 8, No. 642; Taberî, Câmiu’l Beyan Fi Tefsiri’l-Kur’ân, 30 : 202)

Yine, bir sahabenin “Namazda yanılma nasıl olur.” sorusu üzerine Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Namazı geciktirerek vaktin dışında kılmaktır” (Beyhaki, Sünen, c. 2, No. 214)

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bilhassa sabah ve yatsı namazı hususunda şöyle buyurmuşlardır: “Münafıklara sabah ve yatsı namazından daha ağır gelen hiçbir namaz yoktur. İnsanlar bu iki namazda ne kadar çok ecir ve sevap olduğunu bilselerdi, emekleyerek de olsa cemaate gelirlerdi.” (Buhari, Mevâkıt, 20; Müslim, Mesâcid, 252)

Yine Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme “Amellerin hangisi faziletlidir?” diye sorulmuş, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem “Namaz kılmaktır.” buyurmuşlardır. Sonra hangisi faziletlidir? Diye sorulunca da “Namazı vaktinde kılmaktır.” şeklinde cevap vermişlerdir. (Rudani, Cem’ul-Fevâid, c. 1, No. 923, 944)

Müfessirler bu ayette kastedilen namaz konusunda yanılmayı, birkaç madde ile şöyle izah etmişlerdir:

1. Namazı, gevşek davranarak vaktin dışına bırakmak.
2. Toplum içinde namazı özenle kılmak, yalnız kalınca namazı terk etmeyi alışkanlık edinmek.
3. Namaza karşı isteksiz olmak, arada bir kılmak ve sabah, öğle, ikindi gibi namazları uyku ve iş icabı terk etmek.
4. Namazın önemini kavramayarak namazı terk etmek ve sadece bayram ve Cuma namazlarını kılmak, beş vakit namaza değer vermemek demişlerdir.

Surenin Öğrettikleri

Namaz, hayatın ruhanî ve cismanî bütün değişimlerini birleştirecek bir kulluk vazifesidir. Namazın ehemmiyet noktasında gaflet edip onu gereği gibi ciddi bir vazife olarak yapmamak, kılınıp kılınmadığına aldırmamak, vaktine dikkat etmemek, bir gösteriş veya bir eğlenti halinde yapmaktan ibaret olur.

İmam-ı Şafi hazretleri namaz kılmayıp terk edenlerin kâfir olduklarına hükmederken, İmam-ı Azam Ebu Hanife de şöyle der: “Namaz kılmayanlara kafir diyemem ama kafirler namaz kılmazlar.”


ABDÜLBAKİ TOPAL

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize