Hz. Peygamber İslam Büyükleri Tarih Kıssa Kuran'ın Işığında Sahabeden Esintiler
2016-03-23 14:54:57 Yönetici 0 Yorum

CENNET SEVDALISI BİR YAŞLI ADAM

Amr b. Cemuh -radıyallahu anhu-

Mekke’den gelen davetçi

Amr İbnu'l Cemûh radıyallahu anhu, câhiliyyede Yesrîb ileri gelenlerinden, Seleme oğullarının efendilerinden, Medine cömertlerinden ve karakter sahibi olanlarından biri...

Câhiliye devrinde, soylu kişilerin, evlerinde put bulundurma adetleri vardı. Bunu, her sabah ve akşam, o puttan uğur dilemek, törenlerde kurban kesmek ve felâket anlarında ona sığınmak için yaparlardı. Amr'ın putunun adı “Menat” idi. Onu iyi bir ağaçtan yapmıştı. Ona saygıda hiç kusur etmezdi. Ona en güzel kokuları sürmeyi de ihmal etmezdi.

İman ışıkları, İslâm'ın ilk davetçisi Mus'ab b. Umeyr radıyallahu anhunun aracılığıyla, tek tek Yesrib'in evlerini kaplamaya başladığında, Amr İbnu'l-Cemûh, altmış yaşını geçmişti. Mus'ab vasıtasıyla, Amr'ın oğulları Muavvez, Muaz, Haliad ve Muaz İbnu Cebel adındaki arkadaşları imana gelmişti.

Oğullarıyla birlikte, anneleri Hind de iman etmişti. Amr ise onların iman ettiklerinden habersizdi. Amr'ın karısı Hind, Yesrib'te İslâm'ın yayıldığını, soylu kişiler arasında sadece kocasının ve onunla birlikte birkaç kişinin müşrik olarak kaldığını gördü. Hâlbuki o, kocasını sevip sayıyor ve onun kâfir olarak ölüp cehenneme gitmesinden korkuyordu.

Bu arada Amr ise çocuklarının; atalarının dininden dönmelerinden, az zamanda birçok kişiyi dininden çevirip Muhammed sallallahu aleyhi vesellemin dinine sokmayı başaran şu davetçi Mus'ab İbnu Umeyr'e inanmalarından korkuyordu. Karısına dedi ki:

- Hind! Çocukları, sakın bu Mus'ab İbnu Umeyr’le görüştürme. Hind:
- Olur, ama bu adamın anlattığı şeyleri oğlun Muâz'dan duymak istemez misin? Diye sordu. Amr:
- Vay be... Haberim yokken, Muaz da mı dininden çıktı? Dedi. Kadın, ihtiyardan korkarak:
- Hayır, ama bu davetçinin bazı toplantılarında bulunmuş ve söylediklerinden bazılarını bellemiş, dedi. Amr;
- Onu benim yanıma çağır! Dedi. Çocuk karşısına geldiğinde:
- Şu adamın söylediklerinden biraz anlat, dedi. Çocuk:
- “Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla, Hâmd âlemlerin Rabbı, merhametli olan, merhamet eden ve Din Günü'nün sahibi olan Allah'a mahsustur. (Allah'ım!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, nimete erdirdiğin kimselerin, gazaba uğramayanların, sapmayanların yoluna eriştir” (Sure-i Fatiha) dedi.
Amr okunanları işitince:
- Bu söz ne kadar şahane, ne güzel! Bütün sözleri böyle mi? Diye sordu. Muâz:
- Hepsi de birbirinden güzel, babacığım! Sen de ona biat eder misin? Halkın tamamı ona biat etti, dedi. İhtiyar biraz sustuktan sonra şöyle dedi:
- Menât'a danışmadıkça bir şey yapmam. O ne derse öyle yapacağım. Genç de ona:
- Babacığım! Menât konuşamaz ki. Onun dili ve aklı yoktur. O sadece bir ağaç, dedi. İhtiyar hiddetle:
- Sana söyledim, ona danışmadan hiçbir şeyden vazgeçmem, dedi.

Kalkıp, Menât’ın yanına geldi. Onunla konuşmak istedikleri zaman, arkasına ihtiyar bir kadın geçer, sözde, putun aklına getirdiklerini onun adına cevaplandırırdı. Uzun boyuyla putun önünde durup sağlam ayağına dayandı. Çünkü öbür ayağı tamamen topaldı. Ona güzel övgülerde bulundu ve dedi ki: “Ey Menât! Şüphesiz, Mekke'den gelen bu davetçinin senden başka hiç kimseye kötülük etmek istemediğini ve sadece bizi sana ibadetten alıkoymak için geldiğini öğrenmişsindir... Ben dinlediğim bazı güzel sözlerine rağmen seninle görüşmeden ona biat etmek istemedim. Bana yol göster. Odundan başka bir şey olmayan Menât ona elbette ki hiç cevap vermedi. Amr:
- Galiba, sen kızgınsın... Ama seni kızdıracak bir şey yapmadım ki, dedi. Zararı yok, öfken yatışıncaya kadar, seni birkaç gün rahat bırakacağım, dedi.

Pislikler içindeki putu görünce…

Amr İbnu'l-Cemûh'un çocuktarı, babalarının, putu Menât’ı ne kadar sevdiğini ve zamanla nasıl onun hayatının bir parçası haline geldiğini biliyorlardı. Öte yandan, put sevgisini onun içinden atabileceklerinin de farkındaydılar.

Böyle bir şeyi gerçekleştirirlerse bu onun iman etmesi demekti. Geceleyin, Amr İbnu'l Cemûh'un oğulları, arkadaşları Muaz İbnu Cebel'le birlikte putu yerinden aldılar. Selemeoğullarının lağım çukurlarından birine götürüp attılar. Hiç kimseye görünmeden geri evlerine döndüler. Sabah olunca Amr, saygıda bulunmak için sessizce putuna gitti. Fakat onu bulamayıp dedi ki:
- Yazıklar olsun size, bu gece tanrımızı kim çaldı? Kimse cevap vermedi. Bağıra bağıra ve tehditler savurarak, evin içinde ve dışında putu aramaya başladı. En sonunda onu, çukurun içinde baş aşağı gelmiş olarak buldu. Onu temizleyip güzel kokular sürdü ve eski yerine koydu. Ona şöyle dedi:
- Eğer bunu yapanı bilseydim, onu perişan ederdim.

Ertesi gece, gençler yine Menât’ı çalıp aynen bir gün önceki gibi yaptılar. Sabah olunca, ihtiyar yine onu aradı ve pisliklere bulaşmış olarak buldu. Alıp, temizledi, güzel kokular sürdü ve yerine koydu. Gençler her gün böyle yapıyorlardı. Amr'ın sabrı taşıp yatmadan önce puta gitti ve kılıcını onun boynuna taktı. Dedi ki:
- Ey Menât! Bunları sana kimin yaptığını bilmiyorum. Eğer sende hayır varsa işte kılıç. Kötülüğü kendinden koru. Daha sonra yatağına girdi.

Gençler, ihtiyarın derin uykuya daldığını anlayınca puta koşup boynundan kılıcı aldılar. Evin dışına götürdüler ve iple ölü bir köpeğe bağladılar. İkisini Seleme oğullarının lâğımlarının akıp toplandığı kuyuya attılar.

İhtiyar uyanıp putu bulamayınca başladı aramaya. Yine, kuyuda yüz üstü gelmiş ölü bir köpeğe bağlı ve boynundan kılıç alınmış bir vaziyette buldu. Bu defa, onu çukurdan çıkarmadı. Orada bıraktı ve şöyle dedi: “Vallahi, sen tanrı olsaydın, bir kuyunun ortasında köpeğe bağlı olmazdın” dedi ve çok geçmedi, Allah'ın dinine girdi. Amr, müşrik olarak geçirdiği her dakika için büyük pişmanlık duyarak imanın tadına vardı. Her şeyiyle yeni dine sarıldı. Canını, malını ve çocuğunu, Allah ve Rasulü sallallahu aleyhi vesellemin hizmetine verdi.

“Vallahi ben cennete gitmek istiyorum”

Bir müddet sonra, Uhud Savaşı oldu. Amr, üç oğlunun Allah'ın düşmanlarıyla karşılaşmak için hazırlandıklarını gördü. Onlar aslanlar gibi gidip gelip duruyorlardı. Şehitlik mertebesine kavuşmak ve Allah'ın rızasını kazanmak arzusuyla yerlerinde duramıyorlardı. Bu durum onu da heyecana getirdi. Onlarla birlikte, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin sancağı altında, cihada gitmeye karar verdi. Fakat gençler, babalarını verdiği karardan vazgeçirmek için anlaştılar. O çok yaşlıydı, ayrıca tamamen topaldı. Azîz ve Celîl olan Allah celle celaluhu, onu özürlü saymıştı. Oğulları babalarına gelerek dediler ki:
­
Şüphesiz, Allah seni özürlü saymıştır. Niye Allah'ın senden istemediğini kendine yüklüyorsun?

Amr b. Cemuh radıyallahu anhu, onların bu konuşmasına çok öfkelendi. Şikâyet etmek üzere Rasulullah sallallahu aleyhi veselleme gitti ve şöyle dedi:

Ey Allah'ın Rasulü! Şu benim oğullarım, topal olduğumu bahane ederek, beni bu hayırlı işten alıkoymak istiyorlar. Vallahi, ben bu topallığımla cennete gitmek istiyorum. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem efendimiz oğullarına:

Ona engel olmayın. Herhalde Allah ona şehitlik verecek, dedi. Çocukları, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin emrine boyun eğerek, ona engel olmaktan vazgeçtiler.

Ordunun hareket vakti yaklaşınca, Amr radıyallahu anhu karısına bir daha hiç dönmeyecek bir kimse gibi veda etti... Kıbleye yönelip ellerini semaya kaldırdı ve şöyle dua etti:

Allah'ım! Bana şehitlik ver. Beni, şehitliği kaybetmiş olarak ailemin yanına döndürme...

Üç oğlu ve Selemeoğullarından kalabalık bir toplulukla yola koyuldu. Savaş kızışıp herkes Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin yanından ayrılınca, Amr'ın en önde gittiği ve sağlam ayağının üzerinde zıpladığı görüldü. Bu arada şöyle dediği de işitiliyordu: “Ben cenneti istiyorum, ben cenneti istiyorum!...”

    


Oğlu Hallad da arkasındaydı. İhtiyar ve onun genç oğlu, Rasulullah aleyhisselamı korumak için dövüşüyorlardı. Sonunda, birkaç dakika arayla her ikisi de şehit oldular. Savaş bitince, Rasulullah aleyhissalatu vesselam, gömmek için Uhud şehitlerinin yanına gitti. Ashabına dedi ki:

Ben onların şahidi olacağım. Sonra da şöyle buyurdu: “Allah yolunda yaralanan bir Müslüman, Kıyamet günü mutlaka kanı akarak gelir. Kanının rengi safran rengi gibidir. Kokusu da misk kokusu gibidir.”

Allah Rasulu sallallahu aleyhi vesellem, ayrıca buyurmuştur ki:

“Amr İbnu'l-Cemuh'u, Abdullah İbnu Amr'la birlikte gömünüz. Onlar, dünyada birbirlerini seven iki samimi dost idiler. Allah, Amr İbnu'l-Cemûh ve Uhud'da şehîd düşen arkadaşlarından hoşnut olsun. (Âmin)


HAMZA KAFKASLI

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize