Aile Hayatı Kadın Çocuk Eğitimi
2016-03-23 16:29:03 Yönetici 0 Yorum

ASRI SAADETTE ‘SALİHA HANIM’ MODELİ

Hazreti Esma radıyallahu anha

Hz. Muaz bin Cebel’in (ra) halasının kızı olan Esma radıyallahu anha, Medineli kıymetli hanım sahabelerdendir. Akıllı, ince düşünüşlü, yerinde ve zamanında söz söylemesini bilen, meramını güzel ifade eden bir hanım olduğu için kendisine “Hanımların Sözcüsü” manasında “Hatibetü’n-Nisa” adı verilmişti. Kendisinden 81 hadisi şerif rivayet edilmiştir.

Medineli hanımlar, çok fasih ve beliğ hitabeti olan Esma radıyallahu anhaya gelip manevi dertlerini anlatarak, kendi durumlarını sorması için onu Peygamber Efendimizin huzuruna elçi olarak gönderdiler.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, Esma radıyallahu anhayı görünce, yanındakilere:
– Esma kimsenin hatırına gelmeyen sorular sorar, buyurdu. Esma, huzura çıkarak, Efendimize iyice yaklaştı ve ardından edeple:
– Ya Rasulallah! Hanımların kabahati nedir? Dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
– Anam-babam Sana feda olsun, ya Rasulallah! Ben, Sana kadınların elçisi olarak geldim. Doğuda ve batıda bulunan bütün kadınlar, benim buraya çıktığımı işitsin veya işitmesin, hepsi de benimle aynı görüşü paylaşmaktadır ki, Allah Teâlâ, Seni bütün erkek ve kadınlara peygamber olarak göndermiştir.

Biz, Sana ve Senin Rabbine iman ettik. Kadın olduğumuz için evlerimizin sınırları içinde yaşıyoruz. Beylerimize huzur ve sükûnet kaynağı oluyor, çocuklarımızı büyütüp terbiye ediyoruz. Lakin, Cenabı Hakk’a yakınlaşabilmek için erkeklerden farklı olarak, bizim bazı mahrumiyetlerimiz var. Erkekler cuma namazı kılıyor, camiye ve cemaate devam ediyor, hastaları bizden daha çok ziyaret ediyor, cenazelerde bulunuyor, hacca da bizden fazla gidiyorlar. Bunların en mühimi de beylerimiz, düşmanla savaşmak için evlerinden çıkıyor ve Allah yolunda cihad ediyorlar.

Bizler ise beylerimizin mallarını koruyor, iplik eğirip elbise yapıyor, çocuklarımızı besliyoruz. Buna göre bizler, beylerimizin kazandığı hayır ve sevaplarda onlara ortak olur muyuz?

Hazreti Esma’nın bu basiret ve firaset dolu sözleri, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin pek hoşuna gitti. Ashabına dönerek:
– Siz, hiç din hususunda soru soran bir kadından, bundan daha güzel sözler işittiniz mi? Diye sordu. Onlar da:
– Ey Allah’ın Rasulü! Biz, bir kadının böyle güzel ifadelere sahip olabileceğine ihtimal vermezdik! Dediler. Rasuli Ekrem, tekrar ona hitap ederek:
– Ey Esma! İyi anla ve seni buraya gönderen hanımlara da iyice anlat ki, bir kadının kocasıyla güzel geçinip onun memnuniyetini kazanması, sevap bakımından o saydığın üstünlüklerin hepsine müsavidir (denktir) buyurdu.

Esma radıyallahu anha, bu cevaptan çok memnun oldu. Dönüp giderken, sevincinden tehlil ve tekbir getiriyordu. (1)

Kadın için cihada denk ameller

Buna benzer başka bir rivayet de şöyledir: Sahabi hanımlardan Ümmü Ri’le radıyallahu anha, Peygamber Efendimizin huzuruna gelerek, evlerini düzenli tutmak, kocalarına hizmet etmek, çocuklarını beslemek ve beşik düzeltmek gibi ev işleri ile meşgul olduklarını ifade ettikten sonra:
– Ya Rasulallah! Bizim için gazaya gidip büyük ecirlere nail olmak mümkün olamıyor. Bize öyle bir şey öğretiniz ki, onunla Allah’a yakınlaşabilelim! Demişti. Allah Rasulü sallallahu aleyhi vesellem de ona:
– Gece gündüz, devamlı Allah’ı zikrediniz, gözlerinizi yabancıya bakmaktan ve seslerinizi onlara işittirmekten muhafaza ediniz! Buyurdu. (2)

Bu iki rivayetten de anlaşıldığı üzere, hanım sahabelerin gönüllerini meşgul eden mesele, kadınların ev işleri ve çocukların bakımı sebebiyle, Allah yolunda hizmet edip ecir kazanma imkânından mahrum kalma endişesiydi.

Onlar, kocalarının daha fazla ibadet, infak ve cihad etmeleri sebebiyle kendilerini geçtiklerini, oysa kendilerinin ev işleri ve çocuk terbiyesiyle adeta evde mahsur kaldıklarını, hiçbir sevaba nail olamadıklarını düşünüyorlardı. Bu hayır ve hizmet heyecanı, onları Peygamber Efendimize defaatle sözcüler göndermeye sevk etmişti.

Bu hadiseler üzerinde biraz düşünecek olursak…
Dünya hayatında, zevc ile zevce birbirine muhtaçtır. İkisinin de fıtri kabiliyetleri farklıdır. Bu suretle birbirlerinin tamamlayıcı unsurlarıdır. İki taraf da birbirlerini hakka ve hayra teşvik etmeli ve vazifelerini Allah rızası için ifa etmelidirler. Böyle olduğu takdirde, birbirlerinin ameli salihlerinden hissedar olurlar.

Toplumda mihenk taşıdır kadın

Kadın, yaratılış özelliklerine uygun şartlar altında yaşadığında, toplumu cennet huzuru kaplar. Tarih sayfalarını karıştırdığımız zaman görürüz ki, toplumlar saliha hanımlarla abad olmuş ve yine facire kadınlarla da berbad olmuştur. Zira toplumun çekirdeğini oluşturan aile müessesesindeki müstesna rolüyle kadın, toplumun billur bir avizesi gibidir. Eğer kadınlara mutluluk için sokaklar gösterilirse o billur avize layık olduğu yüksek mevkiinden düşer ve hayat yolları, cam kırıkları ile dolar.

Bir milleti, nasıl bir geleceğin beklediğini görmek keramet değildir. Gençliğin temayülleri bunun en bariz alametidir. Bu itibarla, bilhassa genç kızlarımız, toplumumuzda bir İslam hanımının şahsiyet, karakter ve faziletini sergileyerek etraflarına da güzel bir misal olmalıdırlar. Hiç unutulmamalıdır ki, bütün evliyaullah ve fatihler, ilk feyizlerini faziletli bir anneden almışlardır.

Aile içinde erkek merhametli, hakşinas; kadın ise itaatkâr ve saygılı olmalıdır. Hanımın takva ve istikameti; kocasını, çocuklarını, akrabalarını ve hatta komşularını hayır ve hasenata teşvik edecek mahiyette olmalıdır. Saliha bir hanım, etrafına saadet saçan, cennet kokulu bir çiçektir.

Saliha anne ise ilahi kudretin insanoğluna lütfettiği bir rahmet kucağıdır. Aile ocağındaki fertlerin taşkınlıklarını, bilhassa çocukların usandırıcı hırçınlıklarını eritecek fazilet cevheri, anne kalbidir. Saadet çiçeklerinin tohumları, annelerin gönüllerine bırakılmıştır. Bu sebeple Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi vesellem; “Cennet annelerin ayakları altındadır…” buyurmuş ve anne muhabbetini ısrarla telkin etmişlerdir.

Nitekim kendisine, daha ziyade kime hürmet ve hizmet edilmesi gerektiği sorulduğunda, üç kere “Annen!..”, sonra da “Baban!” buyurmuşlardır. (3)

Fedakâr ve saliha bir anne, cidden engin bir sevgiye, derin bir saygıya ve ömürlük bir teşekküre layıktır. Sevgi ve saygı, bir yuvayı huzur ve saadet içinde devam ettiren yegâne kaidedir.

    


Ecdadımız, “Yuvayı dişi kuş yapar” demişlerdir. Bu bakımdan yuvaya sahip çıkmak hususunda kadın, daha tesirli bir rol üstlenmiştir. Dolayısıyla kadının bu noktada göstereceği firaset (seziş ve kavrayış), gayret ve fedakârlık, erkeğinkinden daha fazla bir ehemmiyet arz eder.

Peygamber Efendimizin ruhaniyetinden feyz almış saliha bir hanım modelini, Abdullah İbni Mesud radıyallahu anhunun şu rivayeti ne güzel ifade eder: “Ashab-ı Kiram’dan biri, evine girdiğinde hanımı ona derhal şu iki suali tevcih ederdi:
1- Bugün Kur’an’dan kaç ayet nazil oldu?
2- Allah Rasulünün hadislerinden ne kadar ezberledin? Ezberlemiş olduğun kadarını hemen bana da aktarmanı istiyorum!

Sahabe, evinden çıkacağı zaman da hanımı ona: “Allah’tan kork; haram kazanma! Zira biz dünyada açlığa sabrederiz, fakat kıyamet gününde cehennem azabına sabredemeyiz!” diye nasihatte bulunurdu. (4)

Bu vasıflarla müzeyyen saliha bir hanımı, Peygamber Efendimiz şöyle tavsif etmişlerdir: “Saliha kadın, kocası yüzüne baktığı zaman onu sevindirir, kocasının meşru isteklerini yerine getirir ve onun olmadığı yerde hem malını hem de namusunu muhafaza eder.” (5)

Hanımların yaşadığı bazı imtihanlar

İlahi kader programı çerçevesinde, imtihan edilmek üzere geldiğimiz dünya şartlarında, nasipler muhtelif olarak taksim edilmiştir. Bu sebepten, birtakım yuvalar saadet ve huzur içindedir. Onların ağır bir şükür imtihanı vardır.

Birtakım yuvalarda ise hüzün ve bedbahtlıklar hüküm sürmektedir. Onlar da çok mücbir (zorlayıcı) bir sebep olmadan boşanmaya tevessül etmeyerek, Cenab-ı Hakk’a sığınıp evliliklerini devam ettirme gayreti içinde olmalıdırlar. Çünkü onların da ağır bir sabır imtihanı vardır.

Lakin zamanımızda boşanmalar had safhaya ulaşmış ve ayrılan gönüllerin ardında da birçok yavru, mahzun kalmıştır. Yani bu boşanmalar, arkalarında ancak elem, ıztırap ve gözyaşı bırakmaktadır.

Bazı yuvalarda ise ilahi takdir icabı eşlerin çocukları olmamaktadır. Onlar da Aişe validemizin halini kendilerine örnek almalıdırlar. Zira Hazreti Aişe radıyallahu anha validemiz, kardeşinin yetim kızlarını terbiyesine almış ve onları güzelce himaye etmiştir. (6)

Ayrıca Peygamber Efendimiz, yetimi muhafaza edip hak yolda yetiştirenler için işaret ve orta parmağını yan yana getirmiş ve: “Cennette böyle beraber bulunacağız”(7) buyurmuşlardır.

Bazı mümine hanımlar da uygun bir kısmet çıkmadığı için evlenememektedir. Böyle hanımlar da bu halin kendileri için hayır olduğu inancına sahip olmalıdırlar. Zira ayeti kerimede buyrulur: “Evlenme imkânını bulamayanlar ise Allah, lütfü ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar.” (Nur; 33)

Nitekim bir başka ayet-i kerimede de: “… Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara, 216) buyrulmaktadır.

Kimileri için de evliliğe mani bazı haller ve imkânsızlıklar takdir edilmiştir. Velhasıl, hangi hal ve şartlarda olursa olsun, bir insan, Cenabı Hak’tan daima razı olup İslami faziletlerini zirveleştirmeye gayret etmeli, karşılaştığı her hadisede Allah rızasını aramalıdır.

Ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur: “… Kim Allah’a tevekkül ederse O, ona yeter…” (Talak; 3)

Kaynaklar: 1- İbn-i Asakir, Tarihu Dımaşk, VII, 363-364, XXIX, 65-67; Beyhaki, Şuab, VI, 421; Heysemi, IV, 305; İbnü’l-Esir, Üsdü’l-Ğabe, VII, 19. 2- İbn-i Hacer, el-İsabe, VIII, 204 3- Buhari, Edeb 2; Müslim, Birr 1, 2. 4- Abdülhamid Keşk, Fi Rihabi’t-Tefsir, I, 26. 5- İbn-i Mace, Nikâh, 5/1857. 6- Muvatta’, Zekat 10. 7- Buhari, Edeb, 24.

Not: Müellifin “Vakıf, İnfak, Hizmet” (Erkam Yayınları) adlı eserinden faydalanılmıştır.


MAHMUT TOPBAŞ

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize