Şiir Edebi Yazılar Genç Köşe Sıradışı Olaylar Takvim Hikmetli Sözler Tavsiye Edilenler Sizden Gelenler
2016-03-28 15:33:58 Yönetici 0 Yorum

RASULULLAH âŞIKLARININ FERYADI

“Biz seni, ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
(Enbiyâ, 107)


Acizlere, Rasulullah sallallahu aleyhi veselleme aşık olmak ne mümkün!...

Aşıklara ne kolay!...

Rasulullah aleyhissalatu vesselama âşık olabilmek için evvela O’nun gibi yaşamaya çalışmalı, ahlakını, siretini O’na benzetmeye gayret etmeli...
Gerisi, Allah-u Tealanın lütfu, ihsanı…

Hazret-i Mevalana’ya sormuşlar: “Aşk nedir?” Şöyle cevap vermiş: “Ben ol, anla!”


İşte, Habibullah’a gönlünü kaptıranlardan biri de Ali Ulvi Kurucu rahmetullahi aleyhi idi…

Hem de ne aşk! …

O’nun sevgisi karşısında öyle çaresizdi ki adeta bu aşk Kurucu’yu, Ravza-i Mutahhara’ya bağlıyor, onu Medine-i Münevvere’den bir yere göndermiyordu… Kim bilir?...

Kurucu, Rasulullah’a aşkını, gönlündeki kor ateşten fışkıran aşk kıvılcımlarıyla dile döküyordu. Adeta ruhunun ihtizaza gelip coştuğunu hissediyor; sonra da bu büyük aşk fırtınası karşısında hayrete düşüyordu.

İşte, onu bu denli muhabbet girdabına savurduğu için de Rasulullaha hayranlığını dile getiriyordu… Ardından, bütün bir âlemin O’nun hatırına yaratıldığını düşündükçe de bütün âlemin O’na borçlu olduğunu hatırına getiriyordu:

Ruhum sana âşık, sana hayrandır Efendim.
Bir ben değil âlem sana kurbandır Efendim.

Nazarı âleme kayınca da bütün yıldızların ve göklerin, Arş-ı Ala’daki Levh-i Mahfuz’un ve Kalem’in; O’nun güzelliklerini seyretmekten mest olduklarını, kendilerinden geçtiklerini mırıldanıyordu… Yüksek ahlakını ise en üst makam olan Allah-u Teâla’nın Kur’an-ı Kerim’de övdüğünü…

Ecram ü felek Levh u kalem mesti nigahın,
Medheyleyen ahlakını Kuran’dır Efendim.

Rasulullah öyle yüksek bir makamın sahibi kılınmıştır ki mahşer günü, Allah-u Teâla’nın azametinden ve hesap sorulma korkusundan diller tutulur… İşte, o anda, peygamberler dahi Rasulullah’tan yardım isterler. Zira O, Rabbine yalvarmadan, mahşerde hesap bile başlamaz.

Çünkü Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin “Âlemlere rahmet olarak gönderildiğini”, yine, Yüce Rahman ifade buyurmuştur.

Mahşerde nebiler bile senden meded ister,
Rahmet, diyen âlemlere Rahmandır Efendim.

Ali Ulvi rahmetli, her Rasulullah aşığı gibi kendisine akseden güzelliklerin Rasulullah vasıtasıyla, O’nun hatırına ihsan edildiğinin şuurunda olduğu için kendisini sahibine sadakatle bağlı bir hizmetçi olarak görüyordu. Bu bağlılığı ise yine, Rasulullah’ın manevi bir ikramı olarak gördüğünden, asla kendini O’nun sevgisine layık bulmuyordu. Bu yüzden kendini, Ashab-ı Kehf’in bekçi köpeği olan Kıtmir ile teşbih ediyordu. Rasulullah’ı da resullerin Şah’ı olarak tasvir ediyordu.

Bırakınız, kendini Rasulullah’a layık görmeyi, kendini -haşa- adi bir isyankâr olarak tasavvur ediyordu. Çünkü bir insan olarak hataları ve noksanlarını gördükçe Rasulullah’ın yüce makamına layık bir hizmetçi olarak bile kendini görmesi mümkün değildi! Bu yüzden, O’ndan gelecek, olumlu olumsuz her şeye razıydı. O’nun emrine karşı boynu büküktü, yeter ki kapısından kovmasındı:

Kıtmırinim Ey Şahı Rusül koğma kapından,
Asilere lütfun, yüce fermandır Efendim.

Kalbindeki Rasulullah aşkı, sanki kaynayan bir kazan gibi fokurduyor, bir buhurdan gibi havada daireler çiziyordu…

Rasullullah’a o derece bağlı hissediyordu ki kendini, farz u muhal, onu cennetlere koysalar, yine de ayrılık ıstırabından ve kederinden kıvrım kıvrım kıvranacaktır:

Aşkınla buhurdan gibi tütmekte bu kalbim.
Sensiz bana cennet bile hicrandır Efendim.

Rasulullah’ın muhteşem nurlarını, kim bilir kaç defa temaşa etmiş olacak ki adeta O’nda bağımlılık yapmıştı. Zira O’nun nurlarını bir an dahi olsa temaşa eden insanın gönlü hoş olur, rahmete kanar... O’na alışan, uzak kaldığında derde düşer.

Doğ kalbime bir lahzacık Ey Nur-i dilara,
Nurun ki gönül derdime dermandır Efendim.

Aslında, Rasulullah’ın manevi huzurunda durmak, hele hele bir şeyler söyleme cüretini göstermek, her babayiğidin karı değildir. Ama âşıklara ar kar eylemez. İçlerindeki aşk coşkusu, edeb ve hayâlarına baskın geldiğinden, bu duygu tufanına kapıldıklarında, dillerini tutamaz olurlar.

İşte, Ali Ulvi Kurucu da bu aşk sarhoşluğuyla, Rasulullah’ın huzur u manevisinde, O’na ne kadar âşık olduğunu beyan ediyor; hem de zırıl zırıl ağlayıp sızlayan bir âşık… Öyle ki feryadı, artık yakıcı bir ateşe dönmüştür:

Ulvi de senin bağrı yanık âşık-ı zarın,
Feryadı bütün ateş-i suzandır Efendim...


SÜLEYMAN KARAKAŞ

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize