Şiir Edebi Yazılar Genç Köşe Sıradışı Olaylar Takvim Hikmetli Sözler Tavsiye Edilenler Sizden Gelenler
2016-03-28 15:39:26 Yönetici 0 Yorum

KALPLERİN HUDUDUNU SÖZLER ÇİZER

Kadim Coğrafya, Filistin Edebiyatı

Ortada doğu denince aklımıza ilk gelen yer Filistin’dir. Birçok inanca ev sahipliği yapan bu kadim coğrafya, tarih boyunca, Asurlular, Babiller, Persler, Romalılar, Bizanslar, Araplar ve Osmanlıların hâkimiyeti altında yaşamışlardır. Tüm bu saydığımız hâkim devletler içerisinde, Filistin’e en fazla medeniyet ve eser kazandıran Osmanlı Devleti olmuştur.

Günümüzde, Romalılardan kalma birkaç antik taş ve kral tapınaklarının dışında, diğer medeniyetlerden fazlaca bir eser kaldığı söylenemez. Bir medeniyetin var olması ve devamlılık sağlayabilmesi için o medeniyeti yaşatacak kültür, sanat, mimari ve edebi birikimin var olması gerekir. Devletlerin bulundukları coğrafyada kalıcı olabilmeleri için de bir takım unsurların var olması gerekir: Bunlar; din, dil, mimari, sözlü ve yazılı kültür/edebiyattır.

Filistin tarihine baktığımızda Babürlüler, Asurlular, bu topraklar üzerinde yıkıcı birer devlet rolünü üstlenmişlerdir. Persler ile ilgili olarak, kısmen de olsa şehir mimarisi ve kültür anlamında, bugün hala yapılan çalışmalarda, o döneme ait kalıntılar çıkmaya devam etmektedir. Bizanslılar ise Hıristiyan ve Yahudi geleneğinden gelen yapılara sahip çıkıp onları kısmen de olsa muhafaza altına almışlardır. Fakat tüm bu süreçte, Yahudilerdeki kargaşa, Hıristiyanlardaki rivayet sisteminin yeterince oluşturulamamış olması ile yazılı ve sözlü edebiyat, bu coğrafyada gelişmişlik gösterememiştir. Toplumdaki ahlak anlayışı da bu muğlâklıktan dolayı cılız kalmıştır…

Beşinci halife döneminde Müslümanların hâkimiyetine geçen Filistin, Osmanlı idaresine geçene kadar, önemli İslam düşünür ve edebiyatçıları yetiştirmiştir. İslam âlimi olan Ebū'l-Arab İbn Me'īşe ve Yahudi âlimi olan İbn-i Meymun bunun güzel örnekleridir.

Kalplerin hududunu sözler çizer

Buna bağlı olarak, unutmamak gerekir ki bir devlet, hüküm sürdüğü coğrafyada ne kadar kaim olursa olsun o devletin, o coğrafyada neden var olması gerektiğinin meşru bir nedeni yoksa o devlete orada yaşam alanı da yoktur. Bir anlayışı, bir davayı da o coğrafyada meşru ve haklı kılan, o davayı savunan savunucuların edebi kültürü ve söyleyiş biçimidir.

Her düşünür, edebiyat insanı, kendi içinde yaşadığı toplumun duygu ve taleplerini, toplumun kalbinin atmaya başlaması esnasında hisseder ve bunu gerek metinlerinde gerek hitabetlerinde dile getirir. İşte Filistin, bu bakir yurt; bu kalabalıklara evsahipliği yapan, nice medeniyete annelik yapmış bu toprak, şimdi ancak ve ancak hak olan fikri düşüncenin, bâtıla galebe çalması ile yeniden yeşerecek ve yeniden İslam ve dünya medeniyetine özgün kelepçesiz eserler verecektir. Çünkü bu coğrafya ve üstünde yaşayan insanlar çok iyi biliyorlar ki, bir milletin varlığının sürdürülebilirliği, geçmişi, şimdisi ve geleceğe ne vaat ettiğinde mahfuzdur.

Her sağlam gelecek, şimdiki sancılı duruma bağlıdır. Kadim bir geçmişi olan bu topraklar, şimdiki savaş sancıları elbet ki edebi söylemi ve ahlakı kuvvetli bireylerle geleceğe kendini taşıtacaktır.

Filistini anlamak için
Kanafani’yi okumak yeter

Bu coğrafyanın fikri inşasını, yine Filistin’in içinden yetişmiş ve yetişmekte olan yazarlar yapacaktır. Filistinli Şair Semir Atıyye’nin “Divan-ı Avde” (Vatan Özlemi ile Tutuşan Şiirler) adlı şiir kitabı, Filistin zulmünün ne denli derin yaralar açtığını, nisyanla dolu biz insanlık hafızasında kalıcı paraflar bırakarak gösterecektir. Bu eser, dil ve söylem olarak da Arap şiiriyle boy ölçüşebilecek düzeydedir.

Yine, Filistinli Şair Burhaneddin el-Abbûşî, gençlik yıllarına kadar, gerek Amerika’da gördüğü eğitimden gerek yetiştiği ortamdan ötürü aristokrat bir kimliği olacağı düşünülüyorken, Filistin zulmüne karşı kayıtsız kalamayışı, sair yerlerde verdiği konferanslar ve genel tutumuyla, kendinden sonra gelen Filistinli gençlere örnek olmuştur.

Fakat Filistin’in fikir inşasında önemli bir yere koymamız gereken bir de edebiyatçı bir yazar, düşünür, Ghassan Kanafani vardır. Filistin’in kuzeyinde bulunan Akaya şehrinde, 1936 yılında doğan Kanafani, 8 Temmuz 1972’de, henüz 36 yaşındayken İsrailliler tarafından öldürüldü. İsrail İşçi Partisi’nin lideri, uzun zaman başbakanlık yapan Goldo Mair’in, Ghassan Kanafani’yi anlatan şu sözleri, onu tanımanız için yeterlidir: “Eğer Filistin halkının kamplarda ve sokaklarda, insanlarının ruh halini ve yaşadıklarını ve devrimin halini anlamak istersek, Gassan Kanafani’nin yazılarını takip etmemiz yeterlidir…” der.

Aynı çizgide eser veren Mahmud Derviş, Samih el-Kassem, Leyla Tokan, Tevfik Zeyad bu yazarlardan sadece bir kaçı…

Filistin, kutsal topraklarını almak için savaş meydanında başarı gösteren Selahaddin Eyyübi’ye gelen Bizanslı kale komutanı, “Mallarımız ve ailelerimizin güvenliği konusunda size nasıl güvenebilirim” dediğinde, Selahattin-i Eyyübi, kale komutanını tatmin eden şu kısa ve veciz cevabı verir: “Ben Selahaddinim…”

İşte, bu kadim topraklar kadar kadim bir İslam medeniyet anlayışına sahip olan Filistinliler, yine kendi ruhlarından damıttıkları bir söylemle, kendi hürriyetlerini inşa edip sükûnetli bir yurt kılacaklardır, bu yaşadıkları toprakları...


İBRAHİM ARPACI

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize