Şiir Edebi Yazılar Genç Köşe Sıradışı Olaylar Takvim Hikmetli Sözler Tavsiye Edilenler Sizden Gelenler
2016-03-28 15:52:24 Yönetici 0 Yorum

BİZE RAHAT YOK!

Alışmaktan korkmalı insan…

Herkesin kendi duyarlılıklarını muhafaza ettiği bir sosyokültürel yapının yerleşip kökleşmesinin yararlı olacağını düşünüyorum. Zira her duruma ayak uyduran, uyum sağlayan, her olur olmaz şeyi normalleştiren, her şeye alışan toplum, sağlıklı bir toplum değildir. İyi ya da kötü, sesinizin yankılanmadığı toplumda çürüme başlamış demektir.

Yazıda ısrarla altını çizmek istediğim kelime “alışmak…”

Alışmaya dair korkularım, zaman zaman “burun alışkanlığı” dediğimiz o malum korkulardır. Alışmak korkulacak bir şeydir. Fakat bahsini ettiğim alışkanlık, kötü alışkanlıklar değil. Aslında iyi şeylerin zaman içinde alışkanlık haline dönüşmesidir.

Burun alışkanlığı da diyebileceğimiz bu korku, en güzel kokuların burun alışıncaya kadar hissedilmesi gibi bir şeydir. Bir zaman sonra anlamsızlaşan kokular gibi en güzel şeylerin bile anlamsızlaşma tehlikesiyle yüz yüze olduğunu gözlemliyoruz. Bu tehlikeye karşı, kendimizde yeni bir bilinç şekillendirebilir miyiz?

Eflatun’un atsineği benzetmesi gibi kendimizi sürekli uyanık tutacak argümanları geliştirebilir miyiz?

İnsan, doğası gereği rahat olana, kolay olana meyillidir ya... Rahatı alışkanlık haline getirmeyecek bir Müslüman şuurunu, sürekli uyanık tutmak gibi bir sorumluluğumuz var bizim. Sürekli uyanık bir şuur için en ciddi tehlike, bu kafa konforuna alışmaktır.

Hayatımızın her anına güzel bir şeyler sığdırmak varken, eski alışkanlıklarımızın peşinde ömür törpülemenin ne manası var ki?

Alışmak, her eylemin içini kemiren boşaltan bir kurt gibidir. Belki en soylu, en yüce, en masum bir eylemin adet haline dönüşmesini bize dayatır.

Zaman zaman dostlarımızdan, hiç bir şeyin eski tadı vermediği hususunda sitayişli sözler işitiriz. Önceleri her şeyin daha iyi olduğundan bahsedip lafı bir türlü asıl yerine oturtamazlar. Aslında bahsettiğimiz mevzu, tamda işte bu! Her şey önce güzel, heyecanlı, neşeli iken, zamanla alışkanlığa dönüşüyorsa burada “burun alışkanlığı” tehlikesiyle karşı karşıyasınızdır.

Rahatımız kaçmalı, rahatsız olmalıyız

Eskiden bizim için çok anlamlı gelen şeyler, şimdi bir anlam ifade etmiyorsa kendimizi, hayatımızı, ilişkilerimizi yeniden tekrar tekrar düşünmek zorunda değil miyiz? Telaş ve endişe içinde üzerimize düşen sorumlulukları yüklenmeliyiz. Sıradanlaşmamak, rutine düşmemek için yeniden harekete geçmeliyiz.

Telaş ve endişe, insan aklını canlı tutan olgulardır. Rahata alışan insanın, zihnini kışkırtıp tetiklemesi bakımından telaş ve endişeyi olumlu karşılanması gerekiyor. Rahatından taviz vermeyen insanların bir misyon sahibi olmaları ve başka insanlar için bir şeyler yapmaları beklenemez. Bir misyona sahip çıkma iddiasındaki insanlarınsa kendi rahatlarını kaçırma gibi bir mecburiyetleri vardır.

Rahatınızın kaçması, gelişme ve uyanışı kışkırtacak ve sizi dün olduğunuz yerden başka yerlere taşıyacaktır. Önümüze gelen her şeye “Olacak o kadar” deyip geçemeyiz. Bir noktadan sonra “Olmaz bu kadar!” deyip tavrımızı net kesin ve keskin hatlarla ortaya koyabilmeliyiz.
Lafı orta yerinden damdan düşer gibi söylemek yerine, cilalayıp allayıp pullayıp yavaş yavaş, alıştıra alıştıra söylüyorlar çoğu kez. Nelere alışmadık ki, her yeniyi yeni olduğu için alıştıra alıştıra kabul ettirmediler mi bize? Her eskiyi de sırf eski olduğu için, attırmadılar mı yavaş yavaş alıştıra alıştıra? Bize, bizden olmayan birçok şeyi, alıştıra alıştıra üflemediler mi?

Onlar, normal şartlarda normal kafayla asla kabul edemeyeceğimiz şeyleri, alıştıra alıştıra normalleştirmek istiyorlar! Oysa hayatımızın belli noktalarına sağlam gümrük duvarları kurma zorunluluğumuz ortadadır. Kendimizi, kendi değer yargılarımızı muhafaza edebilmemiz için...

Alışma ise değer yargılarını aşındıran anlamsızlaştıran içini boşaltan bir olgu. Kafamıza vura vura, her şeyi kendi öz anlamıyla yaşamaya çalışmalıyız. Hiçbir şeyin kendi anlamından uzaklaşmasına fırsat vermemeliyiz. Her şeyin ilk heyecanını, ilk ateşini muhafaza eden bir farkındalığı kendi içimizde üretebilmeliyiz.

Alışmakla ilgili sorunumuz var bizim!

Evliliklerin giderayak rutin hale gelmesi, dinî ve kültürel ritüellerin alışkanlığa dönüşmesi, alışmanın somut örnekleri olarak gösterilebilir. Burada açık bir gerçek var ki alışmak ile ilgili bir sorunumuz var ve biz bu soruna, bir çözüm geliştirmeliyiz. Kendimizi bu alışkanlıklardan kurtarıp anlamlı ve güzel bir hayatı yaşamak için neler yapılabilir? Neden şimdi, alışılmışın dışında bir şeyler yapmıyoruz?

    


Hayatımızın her şeyi kendi anlamıyla örtüşmelidir. Yine bunun gibi zayıflamak için her gün aynı diyet ve aynı sporlar yapılmamalı; aksi halde, vücut alışkanlık yapmaya başlıyor ki hiç bir faydasını göremiyorsunuz.

Hayata, başka başka pencerelerden bakmayı deneyebiliriz. Bu hayat, sıradan ot gibi odun gibi yaşanamaz. Her dem tazelenme ve yenilenme ihtiyacı hisseder insan. Herkes bıraktığınız yerde değil ki, hayat bir tekamüldür. Daima daha iyi ve daha güzel için mücadele etmeliyiz.

Büyük hedefler edinmeli

Kenan er-Rifai diyor ki; “Yürü, daima yürü, durma. Durmak geri tekamüldür. Ölüm bile seni yürürken yakalasın” burada, “İki günü birbirine eşit olan zarardadır” hükmünü satır arasında hatırlatmanın da faydasına inanıyorum.

Ünlü sosyolog Devey ile bir gazeteci arasında şöyle bir diyalog geçiyor: Gazeteci:

- Okuduğunuz bunca kitabın ne faydasını görüyorsunuz? Devey:
- Dağlara tırmanmama yardımcı oluyorlar. Gazeteci:
- Dağlara tırmanmanın ne faydası var? Devey:
- Tırmanacağım diğer dağları görmeme yardımcı oluyor. Gazeteci:
- Onun ne faydası var? Devey:
- Tırmanacağın diğer dağları göremiyorsan; onları görmekten el çektiğin an, kaç yaşında olursan ol, hayatın bitmiş demektir.

Bu diyaloğu rahmetli Nejat Muallimoğlu anlatmıştı bir konuşmasında. Bana göre son derece dikkat çekici...

Yan gelip, yatıp, rahat bir hayatı yaşamaktan el çekip büyük hedefler peşinde koşmayı ilke edinmeliyiz. Anlamlı bir hayatı seçmiş insanların dillerinin altında daima durması gereken bir söz var: Bize rahat yok…


UMUT BULUT

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize