Şiir Edebi Yazılar Genç Köşe Sıradışı Olaylar Takvim Hikmetli Sözler Tavsiye Edilenler Sizden Gelenler
2016-03-28 16:24:23 Yönetici 0 Yorum

‘EVLAT KATİLİ’

Uzun yıllardır, bu sevinçli haberi bekliyordu. Sanki ayakları yerden kesilmiş heyecanından uçuyordu. Hemen beyine, annesine, ne bileyim, onun derdini yüklenen herkese bu müjdeli haberi vermeliydi. Hızlı hızlı hastane merdivenlerinden indi. Gördüğü herkese gülümsüyordu. Kapıdaki dilenci çocuğa çıkarıp 20 lira verdi. Çocuk şaşkınlık içinde gözleri faltaşı gibi açılmış:

- Bu çok değil mi abla? Diyebildi. Tebessüm ederek yolun karşısına geçti. Bir taksiye binip doğruca beyinin dükkânına gitti. İçeride müşteriler vardı. Telaşla içeri girince beyi:

- Ne oldu Hatice? Diye sordu. Hatice:

- Seninle çok önemli bir konuyu konuşmam lazım. Burada olmaz! Deyince, beyi merak içinde onu bir çay bahçesine götürdü. Hatice Hanım, beyini sakinleştirmeye çalışırken, içi içine sığmıyordu:

- Muratçığım, sakin ol şimdi, sana bir haberim var! Duyunca lütfen heyecanlanıp bağırma! Beyi daha bir meraklanmış ve:

- Hadi ne olduğunu anlatmayacak mısın? Deyince, Hatice Hanım, sırrını beyinin kulağına fısıldadı.

- Hamileyim! Beyi önce duraksadı, sonra:

- Allah'ım, Sana şükürler olsun! Diye bağırmaya başladı. Adeta çocuklar gibiydi, yerinde duramıyordu. Bütün gücüyle çığlık atmak ve “baba” olduğunu bütün dünyaya ilan etmek istiyordu. Herkes başlarını çevirmiş tebessümle onları izliyordu.

Murat bey:

- Hatice, ben bile unuttum, kaç yıldır bu bebeğin yolunu gözlüyoruz! Dedi.

- 10 yıldır, Murat'ım, 10 yıldır! Dedi, Hatice Hanım.

Murat bey, annesine, akrabalarına telefon açıyor; Hatice hanım da sevinç gözyaşlarıyla onu seyrediyordu… Sanki evliliklerinin en güzel günlerini geçiriyordu Hatice… Ne istese anında oluyordu. Kahvaltısı yatağına geliyor, bir dediği iki edilmiyordu. Hem şaşkın hem de sevinç içindeydi. Kayınvalidesiyle de problemleri sanki bir anda bitmiş, ana kız gibi olmuşlardı.

Hamileliğin üçüncü ayında doktor, ultrasonla bebeği inceliyordu. Birden yüzü değişti. Hatice'nin kalbinin atışı değişmiş, bakışını doktorun mimiklerine odaklamıştı. Doktor sıkıntıyla Murat beyi de çağırdı. Hatice ile beyi çok korkmuşlardı. Neler oluyordu. Doktor:

- Sizi üzmek istemem ama gerçekleri söylemem gerekiyor. Bu çocuğun beyninde bir tümör var. Doğarsa zekâ özürlü olacak. İsterseniz hemen kürtaj yapalım, isterseniz bir hafta düşünün. Sonra karar verirsiniz, dedi. Hatice olduğu yere yıkıldı. Beyi ise o kadar şaşkındı ki gözü Hatice'yi bile görmüyordu. Sevinç yumağı olan evleri, bir anda matem ocağına dönmüştü. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu…

Haberi, yavaş yavaş bütün akrabaları duydu. Herkes akıl vermeye başladı: “Nasıl uğraşacaksın onunla. Biz, akıllı çocukla bile baş edemiyoruz, aldır gitsin!” Diyenler bir tarafta… “Müftüye danış, günah!” diyenler, “Onunla her gün uğraşırken tahammül edemez, sonunda sert davranmaya başlarsın. O zaman her gün vicdanının katili olacağına, bir kere aldır, bir kere katil ol!” diyenler diğer tarafta…

Artık kimseyle görüşüp konuşmak istemiyorlardı. İşin garip tarafı, eskisi gibi birbirleriyle de konuşmuyorlardı. Murat bey:

- Hatice, kararı çabuk vermemiz lazım! Deyince, Hatice Hanım:

- Ne yapalım? dedi. Murat bey:

- Bence kürtaj! Allah, sonra tekrar verir! Dedi. Hatice bu cevaptan irkilmişti:

- Yani evlat katili mi olacağız? Diyebildi. Beyi:

- Ama zekâ özürlü olacak, nasıl bakarız? Elalemin içine nasıl çıkarız? Nasıl “Bu bizim çocuğumuz!” deriz, diye cevap verdi. Hatice büyük bir kararlılıkla:

- Hayır, ben bu çocuğu yıllardır Allah'tan diliyorum. Şimdi verdi ve bizi imtihan ediyor. Murat’ım, ne olur aldırmayalım! Dedi.

- Hatice, ben zekâ özürlü bir çocuk istemiyorum!

- Allah'ın sana verdiğine razı değil misin? Hatırlasana ne kadar sevinmiştin baba olacağına!

Murat susuyordu. Hatice gözyaşlarıyla devam etti:

- Belki akıllı olsa hayırsız olacaktı, o zaman, “Keşke akılsız olsa da hayırsız olmasa!” derdik. Kim bilir belki bu bizim için hayırlıdır. Ne olur, evlat katili olmayalım!

Hatice Hanım, bütün gece dua etti, ağladı. Rabbine sığındı: “Rabbim! Ne olur nefsime uydurma! Başkalarının sözüne bakıp da katil olmama izin verme! Dayanma gücü ver. Şifa ancak Sen'de!...”

Sabah olunca Murat Bey:

- Eğer çocuğu aldırmazsan senden ayrılırım! Diyerek, Hatice'nin dünyasını bir kez daha başına yıkmıştı.

Hatice hanımın bir karşılık vermesini beklemeden kapıyı çarpıp çıkan Murat Bey, arabasına bindi ve kontağı çevirmeye başlamadan önce düşüncelere daldı: “Ben senden ayrılamam Hatice, ayrılamam. Ama senden bu çocuğu aldırmanı istiyorum. Aldırmıyorsun!” diye söylendi.

Hatice eşyalarını topladı, annesinin evine gitti. Olanları annesine anlattı. Annesi Hatice'ye kızıp: “Beyin haklı, sen çocuk hasretiyle ne istediğini bilmiyorsun!” Diye çıkıştı.

Onları, sessiz köşesinde Kur'an okuyan Şefika Nine dinliyordu. Annesi mutfağa gidince Hatice'yi yanına çağırdı. Hatice'nin başını kucağına yaslayıp:

- Kızım, canı veren Allah'tır. Almak da O'nun hakkıdır. Korkma! Allah kimseye gücünün yetmeyeceği yükü yüklemez. Demek, sen bunu kaldıracaksın ki sana veriyor. Belki rızası bunda gizlidir. Sabret ve katil olma! Dedi.

Hatice kararını verdi. Doktoruna gitti:

- Yavrumu doğurmak istersem, benim sağlığıma bir zararı olur mu, doktor hanım? diye sordu. Doktor:

- Hayır, hamileliğin normal, anormal olan çocuk, dedi.

- O zaman aldıramam! Dedi ve geri döndü.

Beyine telefon açıp kesinlikle çocuğu doğuracağını, Allah katında sorumlu olmaktan korktuğunu söyledi ve “Ben kaderime razıyım!” diyerek, telefonu kapattı. Beyi telefonda duyduklarından sonra, yaptığına pişman olmuş ve başkalarının dediklerine kulaklarını tıkayarak, vicdanın sesini dinlemeye karar vermişti. O akşam Hatice'nin yanına gitti, bir demet kırmızı gül yaptırmış, güllerin üstüne de küçük bir not eklettirmişti: “Ben de kaderime razıyım!...”

Sevinçle evlerine döndüler. Korkuyla geçen altı ay sonra, doğum zamanı gelmiş çatmıştı. Hem üzgün, hem sevinçli, hem buruk… Bütün zıt duyguları beraber yudumluyorlardı sanki…

Dört saatlik bir beklemeden sonra, bebeğin ağlaması koridorda duyuldu. Murat Bey olduğu yere çöktü. Ellerini açtı ve: “Rabbim sevgisini de sabrını da ver. İsyan ettirme!” diye dua etti.

Bu sırada yanına kadar gelmiş olan hemşirenin sesiyle irkildi: “Müjde oğlunuz oldu!”

İki eliyle gözyaşını sildi. Bebeği kucağına aldı. Bir anda sıcacık bir sevgi seli aktı kalbine, öptü kokladı. “Hoş geldin Sabri!” diye mırıldandı.

Bir anda ağzından çıkan bu isim, onu korkuttu. “Evet, adı Sabri!” dedi.

Ertesi gün bebeğin tahlilleri yapıldı. Doktor, tedirginlikle bekleyen anne babanın yanına giderek sevinçle:

- Müjde, bebeğiniz çok sağlıklı! Sandığımız gibi zekâ özrü yokmuş, dedi. Odadaki herkes sevinç gözyaşları döküyordu. Murat bey, kendisinden utandı.

- Rabbim beni affet, affet! ... Diye ağlamaya başladı. Hatice'ye döndü:

- Eğer senin iman kuvvetin ve kararlılığın olmasaydı, şimdi bir evlat katili olacaktım. Sen de beni affet, dedi.


HALİME DEMİREŞİK

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize