Şiir Edebi Yazılar Genç Köşe Sıradışı Olaylar Takvim Hikmetli Sözler Tavsiye Edilenler Sizden Gelenler
2016-03-28 16:55:37 Yönetici 0 Yorum

HİZMETLE GEÇMİŞ BİR ÖMÜR -RAHMETLE ANIYORUZ-

Hayatı

Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan Hocaefendi, 14 Nisan 1938 tarihinde, Çanakkale’ye bağlı Ayvacık ilçesinin Ahmetçe köyünde dünyaya geldi.
    

Hz. Hüseyin Efendimizin soyundan olan dedeleri, Buhara’dan gelip Çanakkale’ye yerleşmişlerdir. Büyük dedesi Molla Abdullah Efendi, İstanbul’da ilim tahsilinde bulunmuş ve dönemin ünlü meşâyihinden Gümüşhâneli Ahmed Ziyâüddin Efendi’nin yakın bağlıları arasına girmiştir.

Vefa Lisesi’nin ardından, İstanbul Üniversitesi Arap-Fars Filolojisi bölümünü 1960 yılında bitirdi. Fakülte son sınıfta iken Mehmed Zâhid (Koktu - kuddise sırruhu) Efendi’nin küçük kızı Muhterem Hanımefendi ile evlendi.

Esad Coşan Hocaefendi, üniversitede başarılı ve verimli bir öğretim üyeliği hayatı sürdürmekte iken, irşat faaliyetleri ile sosyal ve kültürel çalışmalara daha fazla zaman ayırabilmek amacıyla, 1987 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Bundan sonra, Hocası ve kayınpederi Mehmed Zahid Efendi’den aldığı tebliğ ve irşad görevini daha aktif yerine getirebilmek için faaliyetlere başladı.

Seleflerinin başlattığı hadis derslerini, Türkiye’nin birçok ilinde yapmak suretiyle yaygınlaştırdı. Yaygın ve örgün eğitim, kültür, yardımlaşma, sanat ve yayın alanlarında hizmet üretmeleri için dostlarını teşvik etti. Bu alanlarda birçok çalışmanın başlamasına önayak oldu. Çok sayıda kitap ve makale kaleme aldı.
İslami hizmet ve tasavvuf anlayışı

Esad Coşan Hazretleri; Müslümanlığın sadece bir köşede inzivaya çekilmek olmadığını, hayatın, müslüman bir üslupla yaşama sanatı olduğuna sohbet derslerinde sık sık vurgu yapardı. Müslümanlığın, uygulanması imkânsız ideal bir fikir değil, hayatın her noktasında yaşanması gereken bir olgu olduğunu ve kurtaracak tek yaşam şeklinin İslam olduğunu söylerdi.

“İslam insanın vicdanına hapsedilemez ve İslam bir yaşam kriteri olmadıkça insanlar onun faydasını göremezler. İslam, bu dünya hayatı için Allah tarafından gönderilmiş bir reçetedir, bir kullanım talimatnamesidir” anlayışını, sohbetleriyle gönüllere işlemeye çalışan büyük bir İslam âlimi ve Nakşibendî mürşidiydi.

Tasavvufu “Allah’ın rızasını kazanma yolu” ifade eden Es’ad Coşan Efendi “Herkes tereddütsüz bilsin ki tasavvuf, en önemli, en değerli İslâmî ilimlerden biridir; çünkü Allah’ı bilmeyi, O’na ermeyi, rızasını kazanmayı öğretir; evliya olma yoludur, sonuç olarak cehennemden kurtulup cennete girmeyi sağlar” diye anlatırdı.
Vefatı

Sohbetlerine gösterilen ilgiden dolayı hizmet sınırlarını genişletti ve bu gaye ile dünyanın birçok ülkesine seyahatlerde bulundu. Avrupa, ABD, Orta Asya ve Avustralya’ya defalarca giderek eğitim programlarına katıldı.

Doğup büyüdüğü vatanından yirmi bin kilometre uzakta bulunan Avustralya’da, bir cami açılışı için yaptığı bir seyahat esnasında, elim bir trafik kazası neticesinde Hakk’a yürüdü (4 Şubat 2001).

Nâaşı Türkiye’ye getirildi. 9 Şubat 2001 tarihinde Fatih Camii’nde Cuma namazını müteakip kılınan cenaze namazına, yüz binlerce talebe ve seveni katıldı. Eyüp Sultan Mezarlığı’nın Nakşî Tarlası denilen kısmında, Hakk’ın rahmetine tevdi edildi. (el-Fatiha)

Hizmetinin Bereketi

Hazret’in o kadar bereketli ve irşatla dolu bir hayatı vardır ki yaptığı gurbet ve radyo sohbetleri, tefsir, hadis, tasavvuf dersleri ile halen geride kalanları irşat etmekte, İslam’ı yaşamada günümüz insanına rehberlik yapmaktadır. Hocaefendinin 1000’lere varan makalelerinin yanında, pek çok kitabı yayınlanmıştır.

     
“Kafkas kartalı”
Şeyh Şâmil Hazretleri

“Kafkas Kartalı” lakabıyla tanınmıştır. Güçlü hitabeti, kararlı tutumu ve askeri dehasıyla büyük başarılar kazanmış, ünü kısa zamanda yayılarak, otoritesi, Dağıstan civarında yaşayan geniş topluluklar tarafından kabul edilmiştir.

İmam Şamil Hazretleri, 1797 yılında, Dağıstan’ın Gimri köyünde dünyaya geldi. Babası bölgenin yerli halklarından Avar Türklerine mensup Dengau Muhammed’dir. 15 yaşında iken at binerek kılıç kuşandı. 20 yaşına geldiğinde, iki metreyi aşan boyu ile atlama, ateş etme, güreş, koşu, kılıç gibi spor dallarında üstün yetenek sahibi olmuştu.
Öğrenimine âlim Said Harekanî’nin yanında başladı. Daha sonra kayınpederi olan Nakşibendî Şeyhi Cemaleddin Gazi Kumukî’nin öğrencisi oldu. Kendinden önce ‘İmamet’ makamında bulunan Gazi Muhammed ve Hamzat Beg’in müşavirliğini yaptı. Son derece sade ve kanaatkâr bir hayatı vardı.

Şamil imam seçildiği 1834 yılından 1859 yılına kadar Rusya’nın büyüklüğü ve kudretine rağmen yılmadan mücadeleyi sürdürdü. Kendinden önceki iki imamın döneminde de fiilen 10 yıl savaşlara iştirak ederek toplam 35 sene bilfiil cihad etmiş, Rus kuvvetlerine büyük zayiatlar verdirmiştir. 1839’da Ahulgo Tepesinde 3.000 müridi ile General Grabbe komutasındaki 10.000’i aşkın üstün donanımlı Rus ordusunun kuşatmasına 80 gün süreyle direnişi, tarihe bir destan olarak geçmiştir.
Rus Çarı bile ona hayrandı

Dost ülkelerden hiçbir yardım göremeyen İmam Şamil’in, nihayet elindeki bütün kuvvet kaynakları tükenir ve 1859’un 6 Eylül’ünde, Gunip’te Prens Baryatinsky komutasındaki 70.000 kişilik Rus ordusuna, yanında birkaç yüz kişi kalıncaya kadar direndikten sonra teslim olur.

İmam Şamil, aile efradı ve 40 kadar adamı, Petersburg’a Çar’ın sarayına götürülür. Rus Çarı II. Aleksandr tarafından sarayın kapısında, hayrete düşülecek derecede nazik karşılanır. Çar, babası 1. Nikola’ya ve ihtişamlı ordularına, tam otuz beş yıl Kafkasya’yı zindan eden, zamanının bu en büyük kahramanını karşısında görür görmez, yüzünden ve sakalından hayranlıkla öpmekten kendini alıkoyamaz.
    

Aradan ancak on yıl geçtikten sonra Çar, onun Hacc’a gitmesine izin verir. Ancak bir tedbir olarak oğlu Muhammed Şefi’yi alıkoyar ve Hacc’ı ifa ettikten sonra, derhal Rusya’ya dönmesini şart koşar.

Şeyh Şamil Hazretleri, 1870 yılında, maiyetindeki adamları ile birlikte, Rusya’dan ayrılarak, önce İstanbul’a uğrar. Sultan Abdülaziz tarafından karşılanarak sarayda ağırlanır. Şamil’in İstanbul’a uğradığı haberi duyulduğunda, şehirde yer yerinden oynamış, halk bu büyük kahramanı görebilmek için saray kapılarına akın etmişti.

Şeyh Şamil, aşkına düştüğü son menzile bir an evvel varmak için Sultan’ın kendisine tahsis ettiği gemi ile yola koyulur. Cidde limanında Mekke Emiri, şehrin ileri gelenleri ve mahşeri bir kalabalık tarafından törenlerle karşılanarak, Mekke’de Şürefa dairesinde misafir edilir.

Hac sırasında orada bulunduğunu duyan, dünyanın dört bir yanından gelmiş yaklaşık yüz bin müslümanın onu görmek için sebep olduğu izdiham sonucu, hükümet makamları, İmam Şamil’i Kâbe’nin üstüne çıkarmak suretiyle bu hayran kalabalığın arzusunu yerine getirebilmiştir.

Şeyh Şamil Hazretleri, hac farizasını yerine getirdikten sonra Medine’ye geçer. Medine günlerinde son derece takatten düşer, çektiği büyük ızdırap artık tahammül edilmez bir hal alır ve hastalanarak yatağa düşer.

Bütün hayatını ülkesinin milli bağımsızlığına adayan, askeri dehasını bütün dünyaya ve bizzat ebedi düşmanı, Rus yüksek makamlarına dahi kabul ettiren, adını dünya tarihine “gelmiş geçmiş en büyük gerilla lideri” olarak yazdıran İmam Şamil, 4 Şubat 1871’de 74 yaşında iken hayata gözlerini yumar.
Bu gün, onun başlattığı özgürlük mücadelesi devam etmektedir. (El-Fatiha)


Gülistan Dergisi 98. Şubat 2009, Unutulmayanlar


GÜLİSTAN ARAŞTIRMA

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize