Güncel Fetvalar İnanç Esasları Temel Dini Bilgiler Namaz Hocası Edep - Adap Faydalı Yazılar Gönül Sohbetleri Dua
2016-03-29 16:12:36 Yönetici 0 Yorum

ÖLMEDEN HUZUR’A VARMALI

Zikir ile hayat bulalım

Huylarına dikkat eden, sabredip güzel ahlâka erişen, nefis ve ruhunu olgunlaştırarak seyr ü sülukunu tamamlayan, kötü huylardan güzel ahlaka geçen, halktan yüz çevirip Hakk’a yönelenler, Allah-u Teâlâ'nın huzuruna, daha bu dünyada iken dâhil olurlar.

Vücudunun her zerresini zikrettirenler ancak Azrail aleyhisselamı, en güzel şekilde görürler ve canlarını rahat bir şekilde Hak Teâlâ'ya teslim eder. Zikr-i küll halini yaşayarak, bedenini, zikrile hayata kavuşturmayan kişinin vücudunda, zikretmeyen her bir noktada tarifi imkânsız sıkıntılar meydana gelir. Yaşantısına riayet etmeyen, gelişigüzel hayat süren, hiçbir kayıt altında bulunmayan, kâmil müminlerin gönlünden feyizlenmeyenler, bu büyük nimetten mahrum kalır.

“Rabbimiz Allah’tır’ deyip sonra da doğrulukta devam edenler, onları, melekler, ölümleri anında: ‘Korkmayınız, üzülmeyiniz, size söz verilen cennetle sevinin, biz dünya hayatında da, ahirette de size dostuz. Burada, canlarınızın çektiği, umduğunuz şeyler, bağışlayan ve acıyan Allah katından bir ziyafet olarak size sunulur’ diyerek inerler.” (Fussilet; 30- 32)

Dilin korunması ve kalbin temizlenmesi

Allah Teâlâ’nın Resulü sallallahu aleyhi vesellem, huylarımızın güzelleşmesi için, namus ve dilin korunmasına büyük ehemmiyet verir. Bu sebeple olsa gerektir, veliler ve mürşid-i kâmiller, dillerinin muhafazasına çok dikkat ederler. Çünkü diller, Hakk'ın kalemidir.
Gerçekleri gören bahtiyar kullar, önlerine kâğıt ve kalem koyarlar, ne konuşurlarsa onu yazarlardı. Akşam olduğunda da nefislerini hesaba çekerler, yaptıkları hatalardan dolayı tevbe ederlerdi.

Sıddık-ı Azam Ebu Bekir radıyallahu anhu, fuzuli söz konuşmamak için ağzına taş koyardı. Dedem Şeyh Mustafa Hulusi rahmetullahi aleyhinin evlatlarından Hafız Osman Efendi, hanımına, “Beni çok konuşturma; melekler amel defterime sözlerimi kaydediyor” der. Hem murakabenin anlamı da zaten; yeme, içme, oturup kalkmamızda, Rabbimizin bizi gördüğünü, her halimize şahit olduğunu unutmamaktır. “Doğrusu, Rabbin hep gözetlemektedir.” (Fecr; 14)

Her an defalarca tecelliye mazhar olan, her zaman Rabbimizin gözetiminde olan kalb hiç temizlenmez mi? Sünnet, nişan, düğün ve bayram merasimleri için evlerimiz tertemiz edilir de; Allah Teâlâ'dan gelen nur, tecellî, varidat, füyuzat, manevi coşkunluk, ilim, hikmet, marifet ve Rabbimizi tanımanın mekânı olan gönül; hiç, nifak, küfür, şirk, isyan ve masivadan, Allah Teâlâ'nın dışındaki arzulardan temizlenmez mi? Nur ve tecellilere erilmez mi?

Belirli gün ve aylarda, maaşının yanında ikramiye alanlar, bu fazlalıktan dolayı ne kadar da sevinir. Hâlbuki bu geçici bir dünyalıktır. Bizler de kullukta daim olanlar, gözyaşlarıyla taatlerini yerine getirenler, bağrı yanık âşıklar, seher vakti ve cuma gecelerinde, üç aylar ve kandil gecelerinde, Rabbimizin manevi ikramlarına kavuşan ehlullahın tarif edilmez zevkine erişmek için yarışa girelim. Ayet-i kerime de buyuruluyor; “Artık çalışanlar da bunun gibi (bir murad için) çalışsınlar. Böyle (bir nimete) konmak mı hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı?” (Sâffât; 61-62)

Temiz et gönül evini
Dost gelicek kondurmaya.

Der Yunus Emre. Cenab-ı Hak, “Ya Davut! Misafir olmam için kalbini temizle.” buyurur. Ameller; gönlün ihyasıyla, manen hayata kavuşma ile Hak Teâlâ'nın katına yükselir. Bir merasim için, doğum, düğün, mezuniyet, ziyaret v.s. günler için şekerler, pastalar hazırlar, kurdelelerle, güller ve çiçeklerle süsler, götürürüz. Davetlere, giyinir kuşanır da gideriz. Gömleğimizde bir leke olsa utancımızdan yerlere geçeriz, rezil oluruz el-âlem içinde.

Durum böyle iken, gelin biz, ebedî saadetimiz için, Cennet ve Cemâl'e kavuşmak için, Elest Bezmi’nde, ruhlar âleminde, verdiğimiz sözün yerine gelmesi için; namaz, oruç, hac, zekat, iyiliği emir ve kötülükten kaçındırma; evrat ve ezkârımızı yaparak, kulluğumuzu Hak Teâlâ'ya en güzel bir şekilde sunma görevlerimizi mükemmel manada ifaya çalışalım.

Mahşer gününe hazırlanalım

Enbiyanın, evliyanın ve bütün mahlûkatın bir araya geldiği mahşer âleminde utanmamayı istiyorsak; Rabbimizin huzuruna; gönlümüzü, gözümüzü, bütün azamızı isyandan koruyarak gidelim. Herkes için bir dert ve elemin olduğu o günde mahcup olmamak, af ve mağfiretimiz için, bir defa elimize geçen bu dünya fırsatını iyi değerlendirelim.

“Onlar, gerçekten kendilerini, (dehşeti pek) büyük bir gün için yeniden diriltilecek kimseler olduklarını sanmıyor(lar) mı?” (Mutaffifîn; 4- 5); “O gün onlardan her bir kişinin, kendine yetecek bir işi vardır!” (Abese; 37)

O müthiş günde, rezil olmamayı istiyorsak azığımızı hazırlayalım.

Yapayalnız kalacağımız o mekânda, başkalarından gelecek; mevlid, hatim ve fatihalara umudumuzu bağlamayalım. Feneri önden gönderelim.

Kısmetimiz her zaman gelsin. Öldükten sonra, hayır ve şerrin kayda geçtiği, defterlerin kapandığı günde, amel defterlerimizin kapanmamasını istiyorsak, şahsına ve çevresine faydalı evlatlar, ilminden ve irfanından istifade edilen kimseler olalım; hayrı devam eden iyiliklerimiz olsun, herkesin faydalanacağı mescid, mektep, yollar, köprüler, vakıflar kuralım.

“Dünya ve onun içinde olan şeyler değersizdir. Sadece Allah Teâlâ’yı zikretmek ve O’na yaklaştıran şeyler, ilim öğreten ve öğrenmek isteyen öğrenci bundan müstesnadır.”


ALİ RAMAZAN DİNÇ HOCAEFENDİ

Yorumlar

Hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

Yorum Yap

2016 Zümra İlim | All Rights Reversed.
Web Tasarım: Markalize